gözyaşlarınla iniyorum bir kandil akşamı...dünyanın merkezine...
şakaklarından sıyrılıyorum attığın ter ile
şah damarından da yakın olanı -kıskanıyorum- benden daha çok seviyor diye oysa ki ben öğretmişken sana her hece/de dil /de ve beden/de aşkın bin türlü ibadetini -sev beni- ilk emri ile kutsuyorum cemre gibi düştüğüm dudaklarını dizlerinin bağı bağlıyor bana geldiğin acılı yolu bir mum yakıp dindiriyorsun ruhunun isyanını ellerini bana aç diyorum göğsünde usulca yerimi alırken ellerini bana aç gözyaşlarınla iniyorum bir kandil akşamı dünyanın merkezine kandilin az ışığı yayılıyor sevdanın sokağına ne zahmet ettin ki ışıksız da bulurdum seni ebruli düşlerimin renk yorgunu oluyorsun sulu boya tablolarda ki ressam imzaları gibi kayboluyorsun hayatımdan yüzümde bıraktığın son akşam yemeği resmediliyor ihanetinin belgesi olarak oysa ki bende biliyordum bunu bir sır gibi saklamak istiyorum sana şah damarından da yakın olana -duyurmadan- tüm sorgularda inkar ediyorum sensizliği ihbar eden gamzelerinde yerim olsun diye inkar ediyorum beni böyle sevme dediğin gerçeği çıkıyor yedi kat arşa her katta kat be kat artıyor yokluğun oysa bendim tövbelerin bozulsun diye bulduğun günahlarına yazılmışım bir kere senin ne kadar dua etsen de benim senin cennetin bir de cehennemin... alicengizoyunu (hiç yolu yok yakacağız...sonra yanacağız...) |
teşekkür ederim hepinize...