LADİK AKŞAMLARINDA
Aşılmaz, bir deryay-ı ummandır, şu hasretin
Koynunda uyur zaman, Ladik akşamlarında Semah yapıyor gibi, duygu sineye döner Bir huzur bulur cem’an, Ladik akşamlarında Terk-i diyar eylerken, ben-i mevsim-i hazan Hasbi halim pek yaman, Ladik akşamlarında Bi çare-i şu gönlüm, sallanır her gün Dâr da Sükun-u feryad aman, Ladik akşamlarında Tebesüm-ü handeler, savrulurken tipide Sis arasında leman, Ladik akşamlarında Seyr-ü seferindedir, alevlenen duygular Zann-ı bilinmez güman, Ladik akşamlarında Hal-i perişan kalbim, gör kimlere ram olur Bir lal-ı ıssız liman, Ladik akşamlarında Bir şebnem-i damladır, didelerimden düşen Sarsılmaz kalpte iman, Ladik akşamlarında Zebercet’i aratmaz, savrulurken saçların Ömür alevli saman, Ladik akşamlarında Salınıyor bahçede, Laodikyalı güzel Kokusun salmış numan, Ladik akşamlarında Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ ETEK YAZILARI DERYA : Deniz, her şeyin bol olduğu yer UMMAN: Ana deniz, büyük deniz, Okyanus LADİK : Denizli…Eski Laodikya’nın kısaltılmışı, Laodikya’da kurulmuş bir beylik adı SEMAH: Tavaf, bir şeyin etrafında dönme SİNE: Bağır, Göğüs, Türek TERK-İ DİYAR : Bulunduğu yerden gitme, ayrılma MEVSİM-İ HAZAN : Sonbahar HASBİHALİM: Durumum, görünüşüm BİÇARE : Zavallı DÂR : İdam sehbası SÜKUN-U FERYAD : Sessizlik ve çığlık TEBESÜMÜ HANDE : Tebesümde ki gülüş HANDE : Parıldayan, parlayan, yıldız gibi olan SEYR-Ü SEFER : Aynı güzergahta ilerleyen, giden ZAN : Sanılan, öyle olduğuna inanılan GÜMAN : Zihin karışıklığı, olmayan var sayılan RAM: Boyun eğmek LÂL: Susan, konumayan dil ŞEBNEM : Çiğ DİDE : Göz ZEBERCET : cam gibi parlak, sarı renkte, doğal demir ve magnezyum silikat. NUMAN : Kan, gelincik |
sevgi ve özlem vardı,
o güzel yüreğine sağlık Üstadım ,
ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü
kutluyorum Dualarımla selamlarıml