ATEŞİN KIZI
Ateş sancısı sardı kapısı kapanan asırlara
Bilmem kaç yüzyıl önce bu doğum sancısı Demir dağı postlara sardı, çıkmak için ardına Işığı gösterdi uluyarak Gökyeleli Kurt Ana. Tanrı dağlarının vadisinde gür ateşle taştılar Özgürlük ateşini tutuşturup Urala yol aldılar Derin vadilere kanat çırptı kara pençeli kartallar Aydınlatarak, ısıtarak geceyi böldü Gök Börüler. O ateşten bir kız doğdu ak tenli ala ceylan Saçları her mevsimin umudu, gözleri gece Çeliktendi yüreği ve Ateştendi sözleri Bakışları Kurt, vatanı Turan, Oguzdandı töresi. Koşturuyordu tulparını dörtnala Hazara Yüce bir davanın doruğundan kalkıyordu şaha O kızı görende ay secde ederdi çehresine Bini bir, biri binlere bölen yüreğinde ulu ece. Yıldızı olmayan gecelere doğardı karanlıklarda Ya güneşti yıldızları solduran puslu havalarda Yada karanlıkta yörüngesini aydınlatan pusula O ateşin pişirdiği güneş ve karanlığın kızıydı O bozkırın ateş çiçeği, saçları tulparlara yele Obaların kuzel yıldızı, hem gündüz dü hem gece.. NOGAYTÜRK |
Ateşin Kızını okurken, "Altay'ın Çocukları Kazaklar (2016) Belgesel" filmi dans etti gözlerimin önünde.
Obalar, obayı döşeyen kilimler , İçinde yaşayan çoluk çocuk soydaşlarımız; yeşil çam filmi izler gibi izledim.
Rahvan yürüyen atın üstünde, dimdik duran erkek, yayık yayan kadın, canlandı gözlerimde.
Birde bozkırda otlayan/yayılan uzun tüylü öküzler. Nedense bu belgeselleri izlemiyor, devletin başındaki KERKENEZLER :))
Bir izleseler titreyecek dönecek kendine. Sonra Sarılacak Motlock'un yazdığı Ey Dünya insanları hepiniz Türk'sünüz diye kitaba.
Ateşin Kızı bana bunları hatırlattı NOGAYTÜRK Hocam.
Saygılarımla.