Oğul Koşmaları
(1)
Yeter artık yıldızlar gökyüzünde durmayın Hanginiz çaldı benim oğlumun ölüsünü Ey saatler duvarda zamanları kurmayın Madem şu toprak sarmış inci gibi süsünü Doğdu bir pazar günü ellerimde nur topu Nasıl da can atardın benle gülüşmek için Bilirim yaşlıların göçermiş soyu sopu Senmi kaldın dünyada ölüme düşmek için Koparılmak ne acı bir vedasız dünyadan Sen varsın ümidiyle düşlere dalıyorum Bu akşam sinesine sığındığım rüyadan Kundağın olsun diye dualar salıyorum. (2) Ben nasıl unuturum mukaddes kutlu cuma Verdiler ağuşuma kundakta ki oğlumu Bu uhrevi emanet sevgilim sen unutma Hatırlat birgün ona babası olduğumu Koşacak sevinç dolu mektebin yollarında Dargın karne notları evladımı sevindir Buluşuruz mehtabın ferah akşamlarında Sor annene şu ketum,somurtkan resim kimdir? Bazen efkarım gelir ürperirim bu evde Korkarım kör odalar ayırır ikimizi Ebediyen gülmeyim yeter ki sen sevinde Es rüzgar ılık,ılık üşümesin benizi Yıllar boyunca sükun bir mezar gibi evin Odalarında diri nefeslerin solusun Sakın ağlama yavrum pür neşe vede sevin Duvarda resmi olan bir babanın oğlusun Kabrimin üzerinde ak güneşler ıslanır Şimdi kör mezarımdan sana ninni söylerim Ey melekler ! başım dik Fatiha’ya yaslanır Cennetlerden bir bahçe bu mezar benim derim. (3) Bakışların derindir başın hayli yücede Nefsin önüne geçmiş galebe çalmış akla İlişme namahreme yalnız yalnız gecede Var git prensesleri rüyalarında hakla Şehvet denen duygu ki yüksek dağlara çıkar Beş dakka zevk güngelir kendi halinden bıkar Kırk dereden su gelse ancak bu kiri yıkar Ey oğul bedeninden önce nefsini pakla Bu sözler bir ders değil kulağına küpedir Gayri şaşırıp bakma baba dediğin nedir ? Bak şu çatıda duran tozlu resmimi getir Sözlerimi aklında onu duvarda sakla. k a gazioğlu (Hiç evlenmemiş bir adam kadar yazabildim) |