AKŞAM, AKAR ZAMANAŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Akşam, ağır iniyor şehre;
Akşam, ağır ve iniliyor... Şehir, ağır ve hantal bir gürültüyle boğuluyor... Ağaçların dallarında serçeler, Cıvıl, cıvıl, cvıldaşıyor. Her biri birden uyanmış minareler, Göğe çevrilmiş mızrak gibi... Yere inen akşama inat, Çıkıyor göğe doğru davudi sesler: Allah-u Ekber!... Allah-u Ekber!... Güneş kaybolmuş çoktan, Ufuklar kızıl, kıyamet, Karanlıklar alıyor onu da huduttan... Akşam henüz, zifiri karanlık, Karanlık sanki üstüme çekilen bir kara yorgan, Her sokak lambası sanki boynumda asılı urgan... Her bakan köpek gözü, kedi; Kuş, gözü buyurgan... Gel sev beni, Al yanına beni, Koru beni... Bu sokaklar benim de malım, Bu şehir benim de vatanım... Akşam, ağır iniyor şehre, Kadınlar, erkeklerden fazla koşturuyor... Dolmuşlar, otobüsler tıklım, tıklım, Caddeler, sokaklar kıvrım, kıvrım. Her yerden her yere bir insan seli, Araç seli bir koşuşturmaca... Baş döndüren bir trafik, Nefesleri kesen bir boğmaca... Akşam; bu şehirde kimi, nerede, nasıl; Kapacağı belli olmayan bir atmaca... Bir kovan gibi etrafımı, Çepeçevre sardı akşamın karanlığı. Bu şehir, nehir coğrafyasıdır, Akar aşağı, yukarı. Akşam, Akar akşamdan, akşama, Geceden güne, güneşe, Aydan, aya, Akşam, akışkan zaman... |