Umut Semetoprak tutmuş elinde yüzünü gösterecek kadar parlak çivi niye hep aynı şeyleri yazıyorlar diyor... eskiden inanırdım mecmualara bön bir göstergenin yüzeysel tarafına tutturmuşum cakamı enayi bir avradım olsa ah, inansa aşka kalakalmak olsa da ortada ,sonunda parmaklarını ovuştururken gıcıklanan içinden bir demet düşüyor kanlar içinde sanki saçtığı gülücük ama inadına ama sonuna kadar umuttu kulağını koparmış küpe olan mazi kertenkele kuyruğunu bıraktığında diyor ağlamak istememin nedeni hasret kaçamadım ah bir yanımı bıraktım sevdanın kirişinde her yanımı törpüleyen en meşgul yanımı işte kirişi kırsam şimdi sende de kalır mı ellerimin sıcağı sahi, niye hep aynı şeyleri yazıyorlar diyordum seni seviyorum demek kolay ya da ne bileyim bilmezlikten gelmek yoğurda katılan sululuğu kalem eldeyken kaybetmek ruh bedendeyken sürgün gibi sevişmek niye depremden bile daha doğal karşılanıyor geleceğimden milyon yıldız sönerken karganın tırnaklarında onunla birlikte gaklayan , herif ağacının kuruyan dalı acımıyorken daha yoksa ,müsrif adamların paylaştığı an mı toprağım beni oraya göm anne, elimden silinmez yokluğun üzerimde üç beş ton yük yan taraftakine dua ette bana uğra arada yeter! ölmeyi göze almak değildi konu niye aynı şeyleri yazıyorlar diyordum niye farklı pencereler açıyorlar da aynı yeri gösteriyorlar at gözlüğünü çıkaran kadına sor yalnız senin için yaşarım diyor güneş gözlüğü tak demiş birileri yıldızlar sönüyor da, niye varlar kavramında yüzü üşüyor aslanlar gibi titriyor mehmet yok satıyor anne, yok güdümlü nostaljinin ayın ondördü gibi parlatılan gazeteleri haşa, biri çiziyorda tanrı eli karikatürü onunla gurur duyuyor diğerleri aldırmıyor ayşe hanım, rıza efendi göğsüne yapışan kenenin harbi deliliğine kime ne diyor, boyuna d/onsuz gezer, havalanırım kime ne? görüntülü radyolardan gelen destek nasılsa süregelen hergele o ki... bağımsız kahkahanın en gevreği ayakkabılarımı çaldırmak istiyorum bir kaç kereliğine sövmeden, gülümsemeden yürümek aldırmadan, kaldırmadan sevmek kaldırımsız yollarda kefeye binmek deliyle kim ağır diye değil anne kim daha rahat bak huzur bele kadar gebe göğsümde bir yar uyur ki göbek deliğimden kahkaha kopar cırtlak cırtlak saçlarımı hayra yoran insanlara bak pırlanta gözleriyle kara kaşlarını tararlar biraz sarı benzim, omzum acımtırak sırtımda iman uğruna sönemeyen kızdırılmış demire yanarım! niye aynı şeyleri yazıyorlar demeyene takmış bir kaç dakikası ile ince belli bir bardak çaylık daha vakti var ellerini yıkamaya yok olan zaman ona adaletli davranmayan değil inan insan dedi en son, insan olan anlar zamanla balıklar niye suda yaşar bende yazıyorum diyor, şaşırmıyorum ne yazıyorsun demek monoton ama gerekli oluyor hiç işte memleket, aşk filan ne çıkarsa tombaladan... niye aynı şeyleri yazıyorlar demeye vaktim kalmıyor hece var ya abi ne zaman yenisi çıksa daha önce okudum gibi geliyor zaman diyorum, zaman yunusları akifleri biçiyorda onları öğütüyor azı dişlerinde biz olmasaydık olmazdı kerata.. insan olmak ne kadar önemli bak sen zamana değil, o sana uyuyor mutlak... bırak aynı şeyleri yazıp dursunlar sen uzan özgürce kumdan dizelere kale yap, rahat ol kalp yap, aşık ol mezar yap, toprak ol uzan ulu orta meydanlara eylem yapma adam ol birde el ver kalkayım anne seni unuttum sanma börek yap, mutlu olayım Ali Aydoğdu |
niye aynı şeyleri yazıyorlar diyordum
niye farklı pencereler açıyorlar da
aynı yeri gösteriyorlar
at gözlüğünü çıkaran kadına sor
yalnız senin için yaşarım diyor
güneş gözlüğü tak demiş birileri
yıldızlar sönüyor da, niye varlar kavramında yüzü üşüyor
aslanlar gibi titriyor mehmet
yok satıyor anne, yok
güdümlü nostaljinin ayın ondördü gibi parlatılan gazeteleri
haşa, biri çiziyorda tanrı eli karikatürü
onunla gurur duyuyor diğerleri
aldırmıyor ayşe hanım, rıza efendi
göğsüne yapışan kenenin harbi deliliğine
kime ne diyor, boyuna
d/onsuz gezer, havalanırım kime ne?
görüntülü radyolardan gelen destek
nasılsa süregelen hergele
o ki...
bağımsız kahkahanın en gevreği
şiirdi...