GECE VE TOPRAK
geceye uzatmışım,
yerçekimine inat direnen sessiz çığlıklarımı da alarak... uzanmak için tepesine, erimiş kışı omuzlayan dağara ve çığlığıyla susmaların ardında durarak köhne ve yitik saatlerin; ve kum saatlerinden geçerek sek sek oynar gibi... masum bir çocuk zerafetinde, kırmızıyla siyahın uyumuna inat ve kanımdaki kırmızılığı bile atarak bu gece sarılara boyayarak belkide morlara,beyazlara,lilalara... ama illede kırmızıya inat uzatıyorum bu gece kanımı ve hoyrat yüreğimi soluk rüzgarlardan kalma bir kış bitiminde yakaladığım mutluluğuyla belkide ve belkide geceyle kaderimi nişanlayarak, tek bir direnişle gecenin hükümranlığına yapılan... geçtim en başına toprağın ve yeşilin masasına... uzandım sereserpe yüreğimle kendini nadasa çekmiş, toprağın bağrına ve ağlamaklı çocuğumla yüreğimdeki ve sesiyle içimdekinin sabır kısaltmalarının heycanıyla toprakla bütünleştim, yeşille eridim bu gece onların sesiyle seslendim, gökteki her bir meleğe ve elerimi dokundurarak, o kara berekete aldım tek tek sitemlerini ucu bucağı yamalı heybeme üzerinden en son geçenlerinse acısı hala kara mühüründe hoyratca ve acımasızca çiğneyerek her bir yavrusunu ve selamıyla geçenlerin dilde söylenen; birkaç kelamla belkide yetinerek ve söylenmek için söylenerek avunur sesiyle sessiz geçişlerin izliyor bir bir geçenleri bu dram filmi ise zihninde hayata destan bağışlayan karalamalara inat mütevazi ve mağrur bir nidayla, bağışlıyor en taze hayatı adsız kahraman endamıyla mağrur duruşuyla kara bebem... nice bastığı bağrına, nerdeler ya şimdi? gerek namerdi gerek merdi hepside artık nafile ne gelen var ne giden be hey kara cübbem bu gecede ben geldim naçiz yüreğine al benide kara heybene... YASEMİN MEMOĞLU TELİF HAKKI SAKLIDIR... |