Beklenti Sehpası
Kalabalık bir listede adını gördüm önce yeşillerin içinde.
Şiirlerin, şarkıların başını okşadın, çiçeklerin yanında gezdin. Bir anne evlat kavuşması yaşandı her birinde. Her birini teker teker emzirdin. İçimde bir beklenti, bilmem kaçıncı kata kadar tırmanıyordu hızlıca. Takvim, yer kürenin yüzüme güldüğü tarihi gösterecekti sonunda -sanki- Bir şiir diğerine haber salıyor, diğeri diğerlerini örgütlüyordu heyecanla. Takvim, eli çiçekli örgütün beraatine şahit olacaktı sonunda sanki -inan ki- Bir annenin tabulara karşı duruşuna, setleri yıkışına inanmıştı yüzlerce öksüz. İşte şimdi, işte yarın, işte öbür gün gelecekti; sonunda artık tam doğudan yüzünü göstermişti. Küllerin her biri sakladıkları son can haklarını koymuştu ortaya, tutuşacaklardı hiç körüksüz. İşte şimdi, işte yarın, işte öbür gün gelecekti; onun da artık tam vaktinde gelme vakti gelmişti. -sanki- Benzemedi mi bu bir ceylanı sevmeye? Severken okunu arkaya gizlemeye? Benzemedi mi bir kediye su verirken zehri gülüşlerle gizlemeye? Çiçekler, şiirler, şarkılar bir babayı anne gibi görmeye alışmıştı. Alışagelmemiş her şeye zamanla alışılmıştı. Ben adresini, kimliğini, sıcaklığını, seraplığını yalan masallarla unutturdum çocuklara. Kurumuş tüm çiçekleri, aslında doğalarının böyle olduğuna inandırdım. Ne diye gösterdin kendini? Su değilse madem, ne doldurdun ellerindeki kovalara? Kurumuş tüm çiçeklere, aslında doğruların yalanlarla boyandığını şimdi nasıl anlatırım? Kendinden dahi bağımsız bir ülke kurmuştum kendi çapımda. Her şeyi derme çatma eklemiştim de bir denizi ekleyememiştim. Şimdi bir balık sevdası tutturdu çocuklar döndükçe senin çapında. İnandıracaklarım tükendi boy gösterişinle, başka yalan masal kalmadı kitaplarımda. En son, senden bana doğru koşan, benzetmeli bir şiir gördüm sandım uzaktan. O başta bahsettiğim beklenti, çıkabileceği en zirve noktaya tırmanmıştı. "İşte şimdi! İşte şimdi! İşte şimdi!" diye bağırmaya başladı tüm çocuklar hep bir ağızdan. Sonra... Sonra kesildi tüm sesler; tüm çocuklar o beklentinin sırtında zirveye değil, idam sehpasına çıkmıştı... Selim Akgün |