Kıyarlar Sana
Hah! Yoluma bakacakmışım.
Bir şekilde yoluma devam edecekmişim. Hah! Üzülmeyecekmişim. Kimseyi üzmeyecekmişim. Hah! Kuşu tekrar uçabileceğine inandır, onu kanadıyla barıştır, semada uçarken kanatlarını kır. Hadi metanetle sessizce tekrar fısılda: “Neyse ne!” “Ne fark eder ki” kuşa ne olmuş, kanadı mı kırılmış, göğü mü solmuş? Hah! Hadi ahmak kuş! Şimdi yine, yeniden inan uçabileceğine. Hah! Şimdi yarana bant ol, kendinden kopart, kendini sar. Hah! Ne kolay yeniden bir sayfa açabilmek; bir sayfayı tek parmakla kaydırıp hemen yenisine geçebilmek… Eh be ahmak kuş! Ona mı sordun boyundan büyük hayallere kapılırken? O kanatlara bu dünya, başka bir dünyanın kapısını açar mı sandın? Hiç gagalamadın ki sen onu. Kıyamam sana. Mizacın bu: Hiç kıyamadın ona. Mizacının neticesi bu: Kıyarlar sana. Selim Akgün |