ANAMIN SORULARI
“Zemheride doğdun
Sabah vaktiydi arttı sancım Ne doktor ne ebe Ne bileyim öyle geldin” Yetmişini çoktan aştı, hala taze hatıraları Sırtında fındık çuvalı,kucağında kundağı Terden göle dönmüş bedeni Anlatır yokuştan harmana tırmandığını “Elde yoktu avuçta yok Ev bitmemiş, vurdu mu soğuk Esmeye görsün rüzgar Kar dolardı ortalık” Saçlarında zemheri renkleri böyle anlatır annem Sonlaması oldun der ailenin Kara kışa döşenmiş kaderleri ırakta tutmak için Çok çalıştık diye eklerdi ben ve baban. Gök yüzünün daim puslu olduğu Zemherileri bitmedi ömrün Ne anamın türküleri kaldı yaşayan Ne zemheri kelimesinin manasını doğru bilen Ne de yokuşa tırmanmaya adanmış fındık işçiliği Ne annem dert etmişti Berlin’in neden ikiye ayrıldığını Ne de onun annesi Hiroşima’ya atılan bombayı Uğrayamadı saf hayatlara dünya dertleri Özünde doğayla giriştiği kavgayı Hayırlı ve helal bitirmekten gayrı. Bir Adem ,Havva nesliydiler Rüyalarını süsledi belki Musa’nın asası Elbette hakkıyla bildiler leyle-i kadirleri Ve onların hayatlarına Emperyalizm kol kanat germemiş Küresel sermaye değildi üst değer Varsa yoksa alın teri varsa yoksa yakınlık Allah’a Kayıtsızda değil yaşananlara bilmese de perde arkasını Topraklar neden sürülmüyor diye sorar arada Hayvan sürülerine ne oldu hastalık mı var yaylada Ben tanımıyorum hiçbirini ama gidiyoruz sandığa Annemin derdidir hala askerin ,polisin şehid edilmesi Ayıp der hem insanın hem de mebusun küfrü, iftirası Hepimiz kardeşiz der inatla dayanır imanına Beddua etmeye varmaz dili salar Allah’a Onlar şanslı değildi bizim kadar yoktu bilgi belki Bu nesil soruları cevaplamadan nasıl kurar geleceği Onlar zemheride berrak bir aydınlığı yaşadılar belki Bizler misk kokan baharlarda yaşıyoruz zemherileri Sinan YILMAZ |