Ümidimin Kedisi
Ne zaman
Gönül penceremin yanına bir sandalye koysam Kanat kanada tutuşan iki kuş görürüm Hemen tüylerimi döker titrerim Beyaz beyaz yağan gidişini Mesafelerin ayazını Acının fırtınasını görür Üşürüm Hasret güğümünü kaynatır Buz yanan soba En çokta iliklerime işleyen çaresizlikten Üşürüm Aklım üşür Ela gözlerini düşünür avucumu ovalarım Hüzün biriktirdiğim keşke bulutları Kıraç duygularıma ağlamaz Sükutumu vazoya koyarım Yeşil yapraklar çıkarıp Kırmızı cümleler açmaz Az şekerli bir hayat Bir gevrek sevda Yarım kalmış hikayeler Dilinde uzun menzilli ecnebi bir sapan İkide bir Penceremin camı şangır şungur Ah edişlerim kornişte sallanır Kaşkolsuz hayallerimin boynu üşür Eldivensiz ümitlerimin elleri morarır Kırmana alışığım ben Elmas sözlü bir camcı çağırıp Gönül almayışının yorgunuyum Sandalyeyi kaldırdım Naylon çektim pencereme Isınmak için mi Hayır Acımtırak gelmeyişin görünmesin diye Gönül odamda yalnız mı üşürüm Hayır Dilimde kor olmuş demir mısralar Aklımda dağlanmış ela gözler Birde Mırıl mırıl ortada dolaşan Sık sık penceredeki naylonu tırmalayan Ümidimin kedisi üşür |
Günyüzü
Ve dersleri yazılmış yüzlerce kitabın içinden çıkar hayat
Kimsenin bilmediği bir zamanda
Tutusturulur elimize ince uçlu kalem
Hadi
Geç derler.
Değil mi ?
Tekriklerimle