Dilinde Menekşe
Elimde bilet tren istasyonunda beklerken
Yanımda belirdi körün âlâsı. Dayadı sırtıma deli başını git derken ‘Menekşem’ dedi sandım karısı. Başladı sefil gönlüyle iç çekip ağlamaya, Derdini bir zerre bana sıçrattı. Duraklamadan soluksuz koyuldu anlatmaya Dedi ‘Bir çiçek sevdim, dikeni battı!’. Yaşı çocuk gözlerle ilk onu fark etmiş köyde, Onsuz oyun tanımazmış. Her öğlen yüzerlermiş gizlice bulanık derede, Vücudu onsuz ıslanmazmış. Gençlik askerlik derken onunla atmış kalbi, Çalmalıymış artık kapısını. Lâkin abi gözüyle bakabilirmiş kız tabi, Kuşanmış cesaretinin fazlasını. Eli ayağı kesilip aklına kaymış yıldız, Yırtık bir cep, metelik yok. İsterse olurum dermiş köle, ağzında sakız Fakat bu eder mi karnını tok? Gönül güvercini konmuş en sonunda Dilinin ucundaki keskin dala, Uçup kaçmış kuş belli belirsiz ona Ötmez mi aşkını doya doya? Olur da elini uzatıp çekse bile biran sineme Başlıksız mühür basmazmış babası. Sözlükte yokmuş razı etmeye düzgün kelime Tek çıkar yolmuş kızı kaçırması. Ansızın dolu cüzdana satmışlar menekşe kızı Koparmışlar canından özünü, Sokağın başında yakalamış bizimki hırsızı Hemen almış kanından öcünü. On yıl saymış hapishane duvarındaki taşları, Hayal kurarmış kendince, Çıktığında ne görsün kucağında çocukları Ana olmuş bile Menekşe. Yıkılan hayalleri sırtında dökülmüş yola Kalbi boğulmuş, girmiş dara. Onsuz bakan gözleri kör olmuş zamanla, Delirmiş düşünmekten kara kara. Sarı parmaklarla bulurmuş her nefeste onu, Derdini sebeplenirmiş sigara. Kadehinin içinde yüzermiş sesinin tonu, Boğulup öldü derlermiş bir ara. Trenin sesiyle uyandım, dalmışım derin uykuya Valizlerimi kaldırdım, etrafımda neşe Bindim vagona, uzandım pencereden bakmaya Bir deli bağırıyor dilinde ‘Menekşe’ … Aliye Aybüke Özdemir |
Menekşe budum derede
dedim güzellik nerede
dedi nerede sevgi varsa
güzellik orada.