Biz İkimiz Nasıl da Sarılırdık Birbirimize Kadınım
Aşkı nasıl da çiçekce yaşamıştık biz kadınım
Kendi kendime konuşup duruyorum Dağlara giden patikalarda katılaşan bahar çamurlarında yalnızım Beni deli sanıyorlar Sokulmalarımızı unutamıyorum kadınım Hani gece yarılarında anlatılan Korkulu mezarlık ve şeytan hikayelerinde Küçük kız ablasına, Sen bana nasıl da sokulurdun kadınım Babamın fötr şapkalı şen arkadaşları Komşu köyden atlarıyla misafirliğe gelirlerdi çaydan geçerek Eski yıllarda örülmüş taş evin gölgesinde Misafirlerin omletine ve pilavına karabiber ekişini anamın Sofradan artanları beklediğimizi anlatırdım ben sana Nasıl da sokulurdun sen bana Akşama karabiberli ne sofralar kurardın Nasıl da sarılırdım sana kadınım Çocukluğumda derenin suyu kesilince Çakıltaşlarında şeker aradığımı anlatırdım sana Acırdın bana, ağlardın Bütün şekerleri önüme yığardın Nasıl da sarılırdım sana kadınım Köyde serçe tuzaklarını bozanın ben olduğunu O yüzden çocukluk arkadaşlarımın olmadığını söylerdim sana Kalbimde serçeler gibi zıplar nasıl da sarılırdın bana kadınım İklime aykırı sıcak yaz günlerinde Göl ve denizlerin en üst katmanından Zar gibi sıyrılmış rüzgarlar estirirdim ben sana Nasıl da sokulurdun sen bana Yanakların yanaklarımı serinletir Nasıl da sarılırdım sana kadınım Gözlerim gözlerine kilitlenip kalınca Dünya kiri bulaşmamış kanatlı iki böcek Ve seherde kalbi atan iki yıldız çöpçatan olurdu dudaklarımıza Dudaklarından dudaklarıma cennet akardı Yeryüzü ve gökyüzü esirimiz olurdu Nasıl da sarılırdık birbirimize kadınım Sana bakınca nasıl da sokulurdun bana kadınım Bana bakınca nasıl da sokulurdum sana kadınım Nasıl da Nasıl da Anılarda kaldı Kadınım Şimdilik... toprağın üstünde kalanlardanım Tümsek altına bakıp bakıp... ağlayanlardanım Hiç bilmeyeceksin Sensiz kalbim eziyetler çekiyor kadınım Belki de çok yakındır Kavuşmamız kadınım Ramazan Topoğlu |
Saygımla...