GÜNEŞŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir hafta sonu sahurdan sonra. Bilgisayarımın başında vakit geçirirken arkamdan bir kırmızı ışık beliriverdi ve dönüp baktığımda Güneş doğuyordu ve o anı ölümsüzleştirmek istedim. Bu fotoğrafı çektim. Sonrasında yazdığım söz ’’Niye perdeyi kapatır ki insan gün ışığına uyanmak varken.’’ oldu.
Neyse bir hevesle... Bir hafta sonra yine güneşin doğmasını bekledim. Bekledim, bekledim hava aydınlandı fakat Güneş yoktu. Hava çok bulutlu olduğundan doğuşunu çekememiştim. Sonra anladım ki güneş aslında doğmuştu ve hava bu yüzden aydınlanmıştı. Güneş zaten hep var. Aşk’ta öyle, Sevgi’de Güneş aslında batmaz. Başkası için yeniden doğar. Güneşimizi kaybetmememiz dileğiyle...
Her gün doğmaz güneş belki ama.
Ya gizlenir bulutlar arasına, yada göz kırpar ara sıra. Bazen kara bulutlar hapseder önünü, göstermez sana. Küser bazen, alır başını gider göremezsin bir daha. Ağlatır bulutları , temizlesin diye yanan insanları ve kirlenen dünyayı. Yokluğunda şimşekler çakar, tufanlar kopar, ürperiverir tüylerin. Bazen öyle bir gider ki donarsın ,buz tutar kirpiklerin, sızlar kemiklerin. Yokluğunda dua edersin, yalvarırsın ve sığınırsın yaratana. Öyle bir yokluk düşün ki doğa hüzne kapılır, kuşlar göçebe kalır. Bir nimettir güneş. Doğa bile şenlik düzenler, rengarenk bitkiler, mavilikler, akarsular ve canlılar doğar. İnsanlar için bir umut onunla doğar. Yeni iş, yeni aş ,sokaklar, kırlar, çocuklar sevgiyle dolar. Güneşine kavuştuğunda insan, soyunur hissetmek ister yakıcı sıcaklığını. Teni değildir ısınan, ruhuna işler ve hisseder unutulmaz sıcağı. Bu yüzden arar gözleri güneşi ve sıcaklığı. Görmek bile yeter bazen, yaşamış sayar sıcağı. Unutma, güneş zaten hep var. Dünya geçici, kuşlar gibi bizlerde de göçebelik var. Beyin ile yürek arasında insanın vicdanı var. Sol yanımda sana öten bülbüller var. Sevdiğim sana ’’GÜNEŞİM’’ dememin bir sebebi var. Osman MAHMUTOĞLU |
Sonsuz selam ve saygılarımla.