Kalemin Mürekkebi
Şahlanırsın en beyaz mefkûrelerde
Bitişin aslında sonsuz kalıştır Ne asildir büründüğün şekiller Raflarda tarihe dimdik durursun, Hep saf ve temizdir çizdiğin yüzler En ahu gözlüler sana bakarlar Hep seninle güler, senle yanarlar En mahrem bedenler, en nazeninler Sendedir âleme yol gösteren sır En katı kalpliyi yola getirir Kor ateşler dökersin perde perde En güzel duygular sende depreşir… En gerçek, en yalan, en algılanan Bir aynadır, bir fikir sağanağı Leyla’nın Mecnun’a çizdiği yazgı Kerem’in ram olması Aslı’ya Seninle ölümsüz kalmış dünyaya Ferman padişahın, hüküm hâkimin, Olmazsan kim bilirdi kim, kimin? Zamanın bu pervasız akışı hele Nasıl yansıyacak şuh mabetlere Ahu gözlülere zebun gönüller Ve bilgece yön verenler aleme Hep senin sırrınla aydınlatıldı. Kelebek kanadı ne de nazenin Rengârenk çiçekler, gülden kaleler Yanık türkülerin yaktığı güller Babanın oğluna yazdığı nâme Efkârdan tutuşan su, gönüllere Sen kaleme doldun, kalem akıttı İçinde dillenen, türlü yakuttu Bazen bir haykırış, bazen sükûttu Kim bilir elinden kaç aşık tuttu Yazdıkları elbet taze umuttu Kimi ömür verdi, kimi unuttu, Nice kadersize müjdeler sundun. Kiramen kâtibin yazar ha bire Doğduğundan ta girince kabire Acep onların da kalemlerinden Dökülen sen misin umman misali Ser verip de sır vermeme timsali Hastanın, ölünün sende listesi Senle bilinmekte Sur’un nefesi... Her şey yok olacak, sen kalacaksın Haklının hakkını sen alacaksın, Uçunca büsbütün akıllar serden Levhalarda çakılı duracaksın Cennet de olacak sonsuza kadar, Cehennemi bile sen yakacaksın… |