Suya Gidiyordum
Ağır ağır yürüyordu yol ağırlanacağım yere…Dudak kenarımda ters çevrilmiş Fincan telvesi ,avuçlarımda birkaç taş ve bir iki bakla tanesi
Sallanan bir sandalyeydi neden olmasınlarım Dizlerinde gri battaniye Akdeniz’di belki Ne bileyim , Belki de güney Ege Bir dolu boşluğu taşıyordum Göz önümde uçurumdan atlayan damlalar İçimde canı acıyan şelale Suya gidiyordum Yolumu kesti, Yanı başındaki falçata Suya bakan kadının Kaşları kalkıktı Avucu çenesinde Zamanı çalkalıyordu Dua kokan nefesinde Suya soktum başparmağımı Utandı düş terim halesinde Kararan gümüşler gibisin diyordu Bakmasa diyordum suyuma öyle Üç vakit filan demese Gül satsa Göbek atsa Sepet örse Derince nefes aldı beş duyum Sustuklarımı duyan bakışında Solmayan gül diyordu On bir ay çiçeği Kafur ağacı Su kenarında olacak diyordu Umursamaz bir şehrin karakışında Yolu da sen açacaksın, Düş asanı yere vuruşunda Yanından yürüdüm, Denizi saklamaya çalışan iskelenin Dışa yolculuğuydu için Sesin söz, Sözün el olduğu yeri arıyordum Gökkuşağı yapacaktık elişi kağıdından Suya gidiyordum Gizli dövmesi oldu tenimin sonra su perisi, sürgit şükrüm Çiçek dürbünümdeki çokgenim…Süt beyazım ,yemyeşilim ,gök mavim Dünün özrüydü güne bağış bakışı… Ben kahverengiyi de o gece sevdim… Suadiyenisanikibinyirmibir Demir Mutlugil |
Kaleminize gönlünüze sağlık.