6
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
912
Okunma

Cigarasının küllerinden öptüğüm kasavet
Son bir kez hücresini öksürttüğünde
Yağmur ıslaklığı kadar nefes alabiliriz demiştim sana
Gökyüzü sadece güvercinler içindir çocuk
Analarımız sıcak tutsun diye hırka örerken
Hep üşümedik mi kefen beyazıyla
Hep mi dünümüze sevdalı bakıyor yarın
Ömür hâlâ ergen sivilceleriyle patlıyor
Biz ise üç adım voltasındayız kurşun seken kaldırımların
Kendi ciğerini parçalayan eylüller gibiydi mevsim
Sararmış yaprakların ardına düşüp düşüp gidişimiz
Hep çeğen tepesinde bayramlaşmak içindi
Yakışıklı ölmek sevdamızla ne kadar kurşun varsa yedik
Her kerbela’ya Hüseyince gülümsedik
O yüzden, mamak yeşili parkalarımıza gün ışığı zaten düşmezdi
Bahçe duvarlarına yazılan özgürlük sloganlarına yaslasaydık sırtımızı
Ve hançeresi yırtılırcasına bir kahramanlık türküsü söyletseydik,
Bütün masumluğu ile kekik kokulu dağ yamaçlarına
Ancak soğurdu namlumuzun sıcaklığı
Bir kaç asır daha ölmeliydik
Sarı saçlı çocukların gülümsemesi için
Umutlarımız vardı, yaklaştıkça uzaklaşan umutlarımız
Kendi hayallerine kılıç sallamak için çıktı kınından
Filistin askısında kırıldı gül dalı
Ki çığlığımız coplanınca öptük hep acılarımızı alnından
Sana sevgililerin el ele gezdiği sokaklar Selam vermemişse, somurtma
Ali’nin alnının değdiği seccade kokulu çocuk
Son nefesini veren martılar ne kadar beyazdır bilinmez ama,
Deniz hep maviliği kadar ılıktır
Bozkırda gök mavisi seyrederek deniz kokusu alsakta
Dudağında acı bir tebessümle gecelerde dursa da ay
Kısa saplı bozlaklar eşliğinde
Çoban ateşlerini karıştırdığımıza say
Mamak soluklu analar ağlıyorsa hâlâ
Gözyaşlarından utanan adamlar gibi yaşadığımızdandır
Bir kez daha doğurmasın seni anan
Cellat diline yakışmaz ismin
Göbeğini kendi kesmiş bütün çocukların kulaklarına üç kez fısıldanır
Yaş on altı
Hala ceketini omzuna atıyorsa eylül,
Biz de kısacık ömrümüzün inadına topuğuna basıyoruz
uytun (ÖMER TÖME)