Saatler Dile Gelse
Dalından düşen yaprağın çürümeye başlaması gibiyim
Sellere kapılan mutluluğuma el uzatırcasına Göğün karanlığının yuttuğu cılız bir ışıkçasına Devlermiş hüznümün yanında cüce kalmışçasına Giden unutmaya meyilliyken Yüreğimi hoplatan sızısıyla bende ki hazan mevsimi niye Saatler dile gelse yelkovanını un ufak eder Yıllar çekinir saçlarımın her telinde ki ızdırabımdan Sevmemiş olmayı dilemek Yakınımdan uzağıma geçerken Dört duvarımda yokluğunun gölgesinin fırça dokunuşunu hissettirirken Tükenmişlik başını uzatırken ruhuma usulca Kaybetmedim aslında Dilimde yuvarlanan vuslatın fısıldayışını Gecenin dizlerinin dibinde hasretimi avutmamı Gözlerimde ki çaresizliğin esaretinden kaçışımı Avuçlarımdan akan aşk’ın boynunda ayrılığı kutsayışımı |