Hüzün
Gece kabus gibi çöküyor üzerime,
Hüzün kaplıyor yüreğimi, Hüzünle düşünüyorum her gece, Seni, beni, gidişini! Öldürmüyor belki ama, Yaşatmıyor da hüzünler beni. Hüzünlerim acıtmıyor artık canımı, Gecenin dipsiz karanlığına, Damla damla düşürmüyorum gözyaşlarımı. Ne çok korkuturdu beni, Simsiyah geceyi aydınlatan şimşek, Kiraz ağacına düşen yıldırım, Sessizlik, karanlık ve sensizlik. Küçük bir çocuk gibi yatağın, yorganın altına, Yüzümü kapatıp saklanırdım. Bakamazdım ağaçlara düşen yıldırımlara. Artık korkmuyorum! Hislerimi mi kaybettim, Duygularımı mı kaybettim, bilmiyorum. Hüzün dışında bildiğim bir şey yok. Onun da her çeşidini yaşadı genç yaşta yüreğim. Tükendi artık iyiliğe, güzelliğe dair umudum, Belki de korkularımı umutsuzluğumla yendim, bilmiyorum. Hiç olmadığım kadar yalnızım, Yağmur, gece ve hüzünden başka bir şey yok. Hüzün yapıştı bir kere, Hiç bırakmadı yakamı, Bir defa olsun atamadım, Bende mutluyum diye eşe, dosta cakamı. Bazen sana sesleniyorum, Özledim, Seviyorum, Kalbim acıyor, Ölüyorum diye haykırıyorum, duymuyorsun. Hep sonra hatırlıyorum, Oysa sen yanımdayken de beni duymuyordun. Artık yıldızlara da bakmıyorum, Sevmediğimden değil bu defa, Hüzünlü kentin, hüzünlü göğünde yıldızlar olmuyor artık. Yalnızlık, gece ve hüzünden başka bir şey yok. Kokunu hatırlatan nergisler, Güldüğünde yüzünde açan güller, Gözlerini anımsatan bahar, Hiçbir şey yok. Az ben var, hüzünler ise hep çok. Gel diye söylemiyorum. Gelsen de sana yeniden koşar mıyım bilmiyorum. Sana bunları üzül diye de söylemiyorum. Bil diye söylüyorum. Çünkü senin üzülmene bile kıyamıyorum. Yaşanacaksa bir yerde mutluluk sen yaşa, Benim payıma düşen yine hüzün olsun! |