Cilve
Arındığını sandığın yerleri kemiren, kan emicilerin,
Ellerin, çulsuzluğunu, yoksulluğunu anlatan hikâye! Ayıp olur değil mi, öyle demeyelim; Ezilmeni isteyen seslerin kulağının içinde villası var: O hikâye ’kutsal emeğinin işareti’ Birilerini zengin ediyordu senin sefaletin, Kurallar, yasalar, yasaklar, Kafana vurulurken, önüne atılana şükretmeliydin, Cennetlerini fark etmeliydin, Cehenneminle harbetmeliydin, Bedeninle, tahtlarının altına döşenirken, Aklını kaybetmeliydin! Kültür, edep, adap! Uydurdukları uyum safsatasına, Sürüyle koyun kondurup, Küfürler edip, sunarlerken azap; Başını eğip "buda geçer" deyip, sabretmeliydin! Devletler, milletler, topraklar, Mallar, mülkler, paralar, varlıklar, Genelleme, istisna, kaide, Hayatının önemsizliği, Fayda menfaat çizelgesindeki şaibe, Gökdelenlere çıkan basamaklara, Yokluğunla hükmetmeliydin. Hiçbir insanî değer kalmadıysa, Ve vicdan uyuyorsa mezarında mışıl mışıl, Kendini kandırmayı bırakıp; Zehir soluyan solucanların, Bahçelerindeki nadide çiçek rolünü terketmeliydin! Güzelleştirmeye çalıştığın çevreye bakıp, Sorunlara ürettiğin onca çareye dalıp gittiğin rüyalardan ayılıp, Tutsağı olduğun saksıyı görmeliydi gözlerin. Sadece sana olan kısıtlar, Sana yasak olan kısımlar, Hesaplar kitaplar, kasıtlar, Ömrünü biçip kâr ettikleri hasatlar, Ucu sana dokununca meselenin, İşleri kesattı, Doğruyu düşünüp, gerçeği konuşunca, Sen fesattın! Onlar, yangınımızda ısınırken, Kibrit kutumuzda usulca yatmalıydık, ’Adalet’ güçlünün fahişesi olduysa artık, Bırakmalıydık; Pire için dünya yanmalıydı! |
yanmayan hayat utansın
bizler gözünü budaktan kaçırmayan insanlarız
yakılacaksa yakar geçeriz
harikaydın yine