Rüzgâr Asi
bir yoncanın kalbine esiyor rüzgâr
kehânet neresinde ölümsüzlüğün yıllar geçti kadavra pazarından hayatlar değişti çeşm-i siyahtan ben iyileşmeyen hangi yaraydım acıyan yanlarım serçeler susar göğsümün otağında yara hâzar bana susar alacakaranlıklar ruhum yara almış puşt alaca sansardan sarılmayı bekliyorum unutulmuştan derin âh/Lâ geceyi uyutuyorum dizlerimde Romeo & Juliet anlatıyorum düşünce fikirsizliği mi felsefe Frida Kahlo hayattı okurken düşünmeden geçemiyorum bir şairin sözünden "Yaralıların, yaralıdır yaraları. soğuğa ayaza tutmayın" kendimden bir parça bulurcasına kendimi avutuyorum seyyah gölgede "Gel yüreğimin zâyi nefesine adam az gel göğsünde uyut beni" beyin hücrelerim molekül parçaları can havliyle kalkıyorum peşinden nefes nefes koşuyorum ama yetişemiyorum hayaline âh adam saatler ardısıra ömürden k/ayıp gidiyor zaman çivisi sökük göstergesi bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu görüyorum. hangi tarih coğrafyası bu ecnebi keder beni sana geç kalmışlıkla bıraktıki söylesene dimdik dursamda her gün ölüm beklentisi kaç gün, ay, yıl geçerim mevsim yoluna bilmem âh görsem ya seni kapanmadan gözlerim âh gelsen fırtınalar kopuyor yüreğimin dehlizlerinde ben çırpındıkça gidiyorsun senimin izbe sokaklarından günlüklere sığmayan sensizim ömrü dökülüyor bir bir yaprak sayfalarından âh adam susuyorum bağıra bağıra..! şimdi kalbim bin parça yapboz gibi küçük bir çocuk gecenin karanlığında o parçaları topluyor.. gözünde yaş yüreğinde âh/Lâ zaman tükeniyor hastane odalarında bir kere olsun kokuna sarılamadan ömrüm tükeniyor ( Mehmet Uzun ) Gizem |