hâfız (vurgunu karada yiyen adam)
I
amasralıydı aslen nedeni sonradan malûmumdur. hıfzettiği mushaf olmasa da hâfız derlerdi namına. emanet zamanların birinde istanbul’da tanıdım onu. eskisi kadar yok derdi, balıktan anlardı, hünerle temizler gururla ikram ederdi. kalmak istemezdi altında, getirdiğim iki şişe köpek öldürenin. yaşına olan hürmetim yaşamına da sirayet etti. bir lüferin kılçığı elindeyken söyleyiverdi birdenbire “sevdin mi alacaksın arkadaş” II altmışların sonlarında kevser* isminde bir yavuklusu varmış. bir keresinde iki adam boyu kadar yaklaşmış gözlerinin rengini bile görmüş bir keresinde de sesini duymuş kevser de onun kadar meftunmuş. istetmiş Kevser’i aksi babası ters konuşmuş; “denizin verdiğiyle karıya bakılmaz”. gel zaman git zaman derken hâfız kevser’i uzaktan sevmeye razıyken bir gün balığa çıkmış on gün on gece. millet vurgunu denizde yer, hafız karada yemiş, anası eve geldiğinin akşamı usulca söylemiş; meğer aksi babası kevser’i kumlucalı balıkçı olmayan bir oğlana vermiş oda kahredip ardından İstanbul’a gelmiş. sen de sevdin mi diye sordu hikayesi bittiğinde, o bir ömür yaşıyorken iki adam boyu sevinci, evet diyemedim dil boşa döndü ağzımda besbelli başka şeylerdi benimkisi. yalandan aşklarıma yanmak için müsaade isteyip kalkarken, anlıyordum hâfızlığının nerden geldiğini. kırk yıl kevser’i ezberden okuyan adama ne denirdi hâfızdan başka… *kevser: aynı zamanda Kur-an da üç ayetten oluşan bir sûre |
Yüreğinize sağlık.
Selamlar...