HasbelkaderÖteden geçilmeyen neydi kaderde Madem kuyuya düşecekti kederimiz Neyine aşklandı yüreğimiz Gün/ahtı kıyılmışlar sevdalara . . . Yaşanmış acılar sessiz çığlık Bağıra, bağıra avazlanan Acıların zirvesinde heybem Emelsiz kelâmlar yapışıyor Dilimin naçar istifine Akıbetim meçhul Zaman aştıkça nasırlaşan Gülüyorum, ağlat/ana ağlaya Mor bir çöl susuzluğunda yüreğim Sessizliğimin külliyatında Tufan kırıntıları dökülür Ve "aşk" sûreti Hummasıyla yoğrulan kalbim mi Perçelenmiş yüreğimin sokakları D u r u n Emzirmeyi bekleyen Ana rahmine düşmeyen çocuklar Zamanın ayaklarında tök/ezliyor Yalnızlığa yazıldı tarihin her sayfasına.. Gönül avucuma dökülen y/aşanmışlığın Jilet kesiği dudaklarımda d/okunur.. Sokak edebiyatı serserisiyim O k u n m a y ı n Duygularımın topallığı hançer kesiği.!! Ebû’l Güneşin kalbinde devrik kelâmlar savaş içinde Vâkitlerden Kudüs Ağlama duvarı zêri bulutlar Zahm-ı sinem yediveren kâsideler A ğ l a m a d u v a r ı Bedel/siz kan duvağım Mârazi serkeşliğimden Zemheri ayazında göç sığıntılığı Ve Dinle.. Bendeki kırgın güneşi Yakamozda çerçilenen hayat sayfasında Kâhinlerin kaburgasında umut gelinciğiyim Vaveyla heybesi taşıyorum Eyyub’un sabrıyla.. Söğüt gölgesinde Dar ağacına asılmış sevdalar Muzdarip bir selâmlığında hüzün uzatır akasya Ayak uçlarımda tökezlediğim taşlar Hiçliğimin safhasında kanarken Keder bezliğim yontuluyor tarih sayfalarına Ecnebi bir coğrafyada istifledim manasızlığımı Ah/tır Yokluğunun mirasında Yazdım, yazıldım gözyaşı mürekkebiyle Çarmıhâ giren bendim kör testereyle kesildim Arafın arasında sıkışan beyin hücrelerim Ecnebi topraklarına dökülür yaşlarım Muhâcir bir rüzgâra savurdum Hicran yüreğimin vuslatın al desmâlini Aheste, aheste kokla yüreğinin eşiğinde.. Mestane rüzgâr Savur beni aşkın hare sokaklarında Çocukluğumu katlettim Azat et beni yüreğinden yaren Göğsüm acıyor Yaradan aşkına !! Gizem İlker |
anlamaya calışıyorum,
dinliyorum, susarak..
tarzınıza munhasır paylasmlarınız,
keyf alıyorum, her okuyup anladıkça
farklı tonda..
karan