DUDAĞIM LAL OLUP, DİLİM UTANSIN
Sevmedim diyorsa, güzelim seni
Dudağım lâl olup, diller utansın Yüzünde gezmezse, şu on parmağım Uzanan kollarım, eller utansın Benzersiz güzellik, yoktur emsali Deli gönlüm için, aşkın timsali Şakımazsan şeyda, bülbül misali Şu gönül bahçemde, güller utansın Aşkın ateşiyle, kalbim kavuran Şu güzel hanemi, çekip çeviren Omuzun üstünde, saçın savuran Şu ılık rüzgarlar, yeller utansın Sevda denilen şey, çok çok derinde Yaralar yüreği, her seferinde Eğer ağlatırsam, günün birinde Gözlerimden inen, seller utansın Kapılma ne olur, sakın yeise Gerek yok ayrılık, kızgınlık, küse Ağzımdan kötü bir, söz çıkar ise Eş, dost, akrabalar, kullar utansın Fırlattığın gördüm, sevda okunu Gözlerin getirir, bana yakını Hissedemez isem, o hoş kokunu Çiçeğe duran şu, dallar utansın Şenlensin şu gökler, uçarken huma Yarılsın asuman, görünsün şima Lüzumsuz ovalar, dönüşsün kuma Kavrulan vahalar, çöller utansın Sadık DAĞDEVİREN AŞIK Lüzumsuz ETEK YAZILARI ŞEYDA: Sevdiği yüzünden, aklını yitiren EMSAL: Benzer, onun gibi TİMSAL: Örnek YEİS : Karamsarlığa kapılma, umudunu yitirme ŞİMA : İbranice de kutsal ışık ASUMAN: Gökyüzü |
Güne adaymış
Lâkin gözden kaçmış
Saygılar