son bakışım olmadı
ağlaya ağlaya indin ırmak suyuna
balladlara benzemiyor değil mi yaşamın vezni? renklerin içinde biriken pıhtıyı acıyla dölleyen belirmeyi gördün yüreğime bitik bir neden gibi indi sancı pirince kazınmış minyatürden taşan ceninin gözleriydi asıl neden aç evet insanlar her birinin deşilmemiş anakayaları var ve kurumayan acıları doğrulmayan dalın özünde donan suyla zamandan korunan mevsimlerde başkalaştı herkes orda onların sonuna kadar dayandı bu onursuzca kesiş ırmağın suyu kaç kez yenilendi kıvrımlarda saklanan tortularla maskelenmeyen sen ağıt ve ayna arasında dupduru ruhunun kuşları göçerken kısmetin diyarlarından avlarda radyo sinyallerine kadar kaçmalıydı yalnızlıkları göğe nasıl yükseldiğini ben biliyorum katar katar ve çığlık çığlık yaşama gelişen merhametin ağusuyla ölçülü olmayı öğrenen ölümlerin düz bir çizgiyle aktığı oluktan sonraki bükümde hem canına kıydın hem de yazgının ötekilerine biliyorum, yalnızlıktan değildi sürekli bulaşmaktandı mor bir çatlağın içini dinleyip durdum ordaydın sonunda yüreğime doluştu belirmeler kuş sesleri vardı yitip gitmeyi böyle öğrendim |