Diyetin Kanı Damlıyor
Ne yaptın giderken
Yoksun ya şimdi. Geçmişi yanında mı götürdün? Bir avuç kara yazgı bıraktın bir de kahkahanı Subaşının hayat dersi veren kılıcından damlayan diyet kanı gibi, Her damlası alnıma vuran Ömürlük vefasızlık ile tek arkadaşı yalnızlığım Yelesinde kuruyan çamura bulanmış yüklü günahlar var elde kalan. Öyküsü ne deme! Fırlamış cesedin havada parçalanmadan kendini görmesi sanki. Yok oluş! Hiçlikten öncesi yani. Dünyadan kopuş yansıması. Dualardan geri dönmeyi bekleyen tüketilmiş nefessin Günah öldürürken hayatı tüketen harcanmış bedensin. Sen giderken ne yaptın? Nereye dokundun da nefesi kesik Kan çanağı gözler bıraktın Kaç alem değiştirdim sessizce. kaç! Yüreğimin son neferini de yanında alıp, savunmasız gönül erini yalnız bırakıp. Rüzgarından fırtına çıkaran ruhuma dolanan gülüşünü verseydin bari Hiç yoksa Bıraksaydın bir nebze kahkahandan Odanda kalan sıcaklığını, Lavantanın kıskandığı tenindeki kokunu, Birini bıraksaydın anılara, Kendini tazelesin diye Duvarlar Üstüme gelirken gökyüzüne kaçan anılar Odanda pencerenin pervazına tutunan müstehcen gülüşün kalmış sadece. Köşelere çarpan tebessümün ardında çıplak kalan günahlar saklanıyor şimdi. Ne tarafa baksam çıplak yürüyüşü cesedin, yanında fettansı bakışın kalmış. İzlerde günahının eserleri var, Ardı sıra dudağından akan öpücüğün kan kırmızı yere düşen hayali. Dalga dalga lepiskaların kaldı Yarı çıplak sulanmış kasımpatı Bakmaya doymayan morluklar Rengini ölümden almış karanfilin Yanında menekşeler begonyalar Ölüm çağırdığında bile kavgasını yapan sen, kendinden kaçıp yalnızlıklara mı bıraktın şuh kahkahanı? Ya ben! Hani birlikte ölecektik Hani Eros’un vurmadığı kalbini parçalayıp duvara asacaktın. Nefessiz bıraktın Astığın da anılardaki hezeyanın |
Yarı çıplak sulanmış kasımpatı
Bakmaya doymayan morluklar
Rengini ölümden almış karanfilin
Yanında menekşeler begonyalar
ne muhteşem eser sahibini kutlarım