Muhasebe
Zihnimde silueti, ah o yoksul köylerin:
Her hanenin ambarı çaresizlikle dolu Oysa zirveden yüce, okyanustan da derin, Bir kolu gökyüzünde, yeryüzünde bir kolu; Asude rüzgarların nam sürdüğü o köyler, Kaygısız bulutların köpürdüğü o köyler... Şimdi, çocukluğumun çamurlu ellerinden Tutup gezsem kırlarda: (ardımda telaşlarım…) Her şey heykel misali, oynamamış yerinden, Zaman donmuş saatte; işte on beş yaşlarım, Bir ekmek bir de katık, ötesini aramaz, Dünya senin deseler hiç işine yaramaz. Irgat atı kişniyor, gök kaynarken güneşte. Koca kışın taamı ocağında kadının Ve adamın umudu pişiyor kor ateşte... Karın doyursun evla; aramıyor tadını Yeter ki gülsün evlat, yeter ki yansın ocak! Ne olsa toprağına kavuşacak her kucak. Koyunlar ve kuzular bir halının üstünde, İşlenmiş tarlalara tabiatın deseni Sıra sıra ağaçlar; her dalının üstünde Açan çiçekler bozar hesap ve hendeseni. Zira Rahman ol demiş, aklın donduğu yerde Açılmış sonsuz sahne, bak işte perde perde. Hayat mavi bir tülün altında akıp gider, Hiç susmayan senfoni, derede şırıl şırıl. Bir fısıltı tüm ömrü ardına takıp gider, Ölüm bile insanı temizler pırıl pırıl. Yaşamı göğe yazar köylerde göçmen kuşlar, En sadık ahbap olur yürüdüğün yokuşlar. Zihnimde silueti ah o yoksul köylerin. Nasıl kaybolduğumu anlamak istiyorum. Muhasebe vaktidir tükendiğinde ferin; Bakıp bakıp şu şehre, ey değirmen diyorum: Anlat, bunca İnsanı tutan sırrın nedir ki, Sessizce ömürleri yutan sırrın nedir ki? |
Saygılarımla