BİR DE KUŞLAR ÖLÜRSüzülür şafağa kızıl kelimeler Yanmaya hazır kuru kibrit taneleri gibi Dökülürken dilden zehir nağmeler Bir çift tatlı kelam ölür uğursuz alacalada Yangınına körük tutar yitilmemiş gece şafağa Gün kara giysilerini giyerek doğar Yorgun çoğraya’nın yıkanmaya aciz doğasına Sadakati içindeki fitneler bulandırır Akarken gönül ovasına Gönül’ün durup dururken Birden deliren anlamsız çoşmalarına benzer Şafağa yüz süren asil gurur Çünkü ağır gelir yalan,riya ve yapmacık sevişmeler Kocaman ağır bir yük olur geçer her salise Bir gece saklayamaz tonlarca zifir durtuleri Taşıyamaz üzerine çöken şeytan’i yükü Patlar ortasından yararcasına karanlığı Sıkışırtırır yüreğinin bir köşesine siyah olan ne varsa Sonra saplar aydınlığına kor bıçağı Ucu nerden çıkarsa Kaç ömre mal olacaksa İntihar bombaları Patlar bir yerinde et yığınından inşa edilen Kemikli şehrin Al yuvarları incitir pırtılaşmış ekşi söylemler Gezerken damardan oluşan cılız sokakları Dayanmaz yıkılır en ufak felakette Büker boynunu sevgi salkımları Ezik durur dalında Suratını asar sabah rüzgarı Bürünür ağıt havasında esen kanlı bir sazağa Sonra iki cenaze kalkar ruh çıkmayan bedenden Bir feryat kopar ardında,ama sessiz,sessiz Hiç kimse farkına varmadan Bir sevda ölür daha gün doğmadan Birde kuşlar ölür aydınlığa henüz kanat çırpmadan Mehmet Kılıçel Soğukdoğulu |
Yüreğine emeğine sağlık
___________________________________Selamlar