AZ DİLE GELİR
Değişim rüzgârı, sararken ruhu
Dudaklar konuşmaz, göz dile gelir Karşına çıkarsa, bir güzel ahu Dillerin lâl olur, söz dile gelir Fıtratın da vardır, güzeli sevme En güzel sözlerle, anlatıp, övme Vuslat için gerek, her zaman ivme Uzuvlar haykırır, öz dile gelir Silinsin yürekten, kaygı tasalar Her gün donatılsın mumlu masalar Nasıl sevdiğimi, anlat deseler Şu bağrında yanan, köz dile gelir Sevinçten yaşarıp, gözler dolunca Yâr ile baş başa, yalnız kalınca Visali bu aşkın, hasıl olunca Kendine bağlayan, koz dile gelir Asumanda parlak, yıldız misali Sevenin gözünde, yoktur emsali Canandır her gönlün, özel timsali Notalar raks eder, saz dile gelir Kuşlar serenat ta, dal uçlarında Soğuk su doludur, sarnıçlarında Lale ve papatya, avuçlarında İlkbahar bitince, yaz dile gelir Bir çakır dikene, yurt olur Laçin Derim ki ey gönül, hasretten kaçın Özelse bir sevda, bir seven için Lüzumsuz böyle aşk, az dile gelir Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ ETEK YAZILARI AHU: Gözleri ceylana benzetilen kadın LAL: Dil tutulması, konuşamama FITRAT: Yaratılışı gereşi VUSLAT: Sevenlerin kavuşması UZUV: İnsan parçasının her biri İVME: Çabuk davranmak, acele etmek, hızlandırmak VİSAL: Ulaşma, kavuşma KOZ: Birinin sırlarına vakıf olma EMSAL: Kıyaslama, benzeme, benzetme MİSAL: Örnek TİMSAL: Sembol, örnek, simge RAKS: Dans SERENAT: Sesli olarak söylenen veya müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası.-Geceleyin, açık havada sevgi duyulan biri için bir müzik aracıyla verilen küçük konser. SARNIÇ: Çeşme, pınar, kaynak, kuyu olmayan yerlerde su toplanan, depolanan yer LAÇİN: Sarp, yalçın kayalık |