Güz Akşamları
Ağır akşamlar usulca çökerken şehre
Solgun camlarda can verdi ışıklar. Bir kızıl “ah” koptu dilimden Yüz hüzne boyandı âşıklar. Karamsar renkler titreşiyordu ufukta, Karanlığın kırık nağmesi Çınladı durdu sırlı sonsuzlukta. Dağların ardında, Kızılbel’de midir, Yoksa şifalı sular gibi Gönlümü besleyen güzelde mi, Sevda yüklü yarınlar?.. Kanadı kırık kuşlar bile Karışıp gitti de göç kervanına Ben hâlâ tuzağındayım uzakların. Güz gürzünü savururken felek, Çaresizce dökülür bitkin yapraklar, Hazanın hüzzam kucağına. Dallarda donar umut güneşi Ölü toprağına döner yeryüzü. Gölgeler üşür, gözler nemli Bu âlemde en gizemli, en önemli Ölüm hakikatidir kanımda donan. Zaman sadece bir merdiven Efkârlı gecelerin ardına uzanan. Dağlar mor, bağlar kirli, yollar sarı Karşımda can çekişen şu sonbaharı Gördükçe titrerim. Güz akşamlarının gurbet yarası Sızım sızım sızılar gurub sonrası. Elimde yâr mektubu, Dilimde sıla türküsü. Uzanır göklere kat kat Zincirlerin kalın örtüsü. Sürme diye göze sürülür Bir küçük ışık, şık bir tebessüm. Hasret denizimi çepeçevre doldurur Renkler ırmağı billur nur. İplik iplik bükülen çile yumağım Hicreti cennete bağlayan bağ olur. Şu titrek, mumdan kalbim Kül benekli değil Gül yanaklı sabahların Çimen şafağına meftundur. ***** (MEB Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisinde 2001 Eylül, Sayı:19, Sayfa:26’da yayınlanmıştır.) ***** (İlk yazılış tarihi: 07/11/1996, 17:03- 13/01/1997, 16:00; Yalvaç, Isparta) ***** (Son tashih zamanı: 01/09/2021, 23:41; Kocasinan, Kayseri) |
Yüreğinize gönlünüze sağlık.
Selâmlar sevgiler.