EYLÜL HÜZNÜ
ne zaman hazan mevsimi gelse
yabancı olurum kendime,tanıyamam yılkı atları hüznünde olur mahzun yüreğim hasretle mazim geçer gözlerimin önünden ruhumun derinliklerine gömülür giderim mecalsiz,gayesiz,başıboş,özgürce fersiz gözlerle bakarım ufka uzakları gözüm kesmez koşamam,coşamam yarış atı gibi kurur göz pınarlarım,ağlayamam sesim boğulur içimde duyulmaz sessiz çığlıklarım başı dumanlı bir dağın yamacında huzurun deminde kendimle uzaktan uzağa seyre dalarım dünyayı eski baharları ağırlarım gözlerimin verandasında gözyaşları seliyle uzak iklimlerin derin yalnızlığında çocukluğumda merak ettiğim cevabını öğrendiğim her soru yerini kaygı dolu sorulara bırakırken hayatımın zirvesinde anlıyorum Hanya’yı Konya’yı şöyle bir tepeden baktım da hayata ne çok ciddiye almışım her şeyi oysa ne çok yanılmışım hayatın benimle nasılda dalga geçtiğini yıllar geçip,yaş kemale erince anlamışım meğerse bir aldanışmış hayat ey benim dertli çalan sazım kendimden başka kimseye geçmez nazım sahi,hani nerede benim baharım yazım rüyalarımda bile hiç çıkmaz ki avazım bana,beni anlayan bir ben lazım benimle ağlayan,benimle gülen eylül hüznünde yıllarca haksızlığa uğramış ağustos böceğinin vedası gökyüzünde tavaf eden çığırtkan martı sürüleri darmadağın,gün ışığı görmemiş yorgun düşler örselenen çocuk yüreğim kaygılı ve tedirgin ya gönlüm,kırk yamalı bir bohça gibi diğer tarafta da cilveli bir hayat AYLA CERMEN TÜFEKÇİ |
Yüreğine emeğine sağlık
Selamlar