Küslük Destanı
Aslında ben,
karanlık bir yer bilmezdim hiç. Karanlığı bilmediğim o zamanlarda nur inerdi evrenin her köşesine. Her taraf öğle vaktine tutuluydu. Aşka tutulu gözler gibi. Köşe, dip bucak hep aydınlık yoktu çünkü gölgenin adı bile ortalarda Gözleri süsleyen bu koca evren sis farının altında kalmış ateş böceklerine mi benziyordu ne? Bazen görürdüm, yıldızların göz kırptığını birbirlerine Aklım sende dercesine. Çünkü yıldızların o zaman da elleri yoktu. Zamanın yine bir öğle vaktinde, evrenin tüm yıldızları küsüverdiler güne. Yıldızlar, güneşler bir bir söndürdüler içlerindeki ateşi. Bilmezdim gönül ateşinin birdenbire söndüğünü. Yiyip bitirmeden seni hiç söner miydi bir kere tutuşmuş aşk ateşi? Sonsuz kere sonsuz ışıltının yerine hiç bilmediğimiz bir şey geldi. Hiç bilmediğimiz ve görmediğimiz. Fısıltı halinde yayıldı adı: karanlık. Önce turnalar taşıdılar hiçlikten bizim diyara adını… Çünkü karanlık ilk turnaların kanatlarına vurmuştu siyah damgasını. “Kara”yı bilmeden daha, her canlı ve de her cansız gark oldular karanlığa Tüm hayvanların, tüm ağaçların, Ve hatta taşların, kayaların, dağların bile yapışı kaldı, karanlık, bir yanına Bir tek ateş böceklerinin yoktu gölgesi. Siz bilmezsiniz O zamanlar ateş böcekleri bebek yıldızlara gebeydi Karanlık, gölge ve gece. Hepsi de o gün miras yazıldı güne. O günden bu güne karanlık vurunca güne, gökyüzünde küs yıldızların kalp kırıkları parlar Yine aklım sende der tüm yıldızlar. Bu yüzden belki de aşk denilince ilk karanlık gelir küs bekleyen gönüllere. Çünkü yıldızlar, karanlıktan da önce küslüğü hediye ettiler yüreklere. |
Küslük Destanı şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...