Dört Mevsim Dediğim
Bir divanelik kattı karıştırdı,
Divanelikten kör olan gözler buğulandı, Sağır eden çığlıklar arasında, Bir çınlama duymaz oldu inlemeleri, Dört mevsim nedir dersen eğer, Gönlümün kanatlanışı, Yaprak dökümüyle yiten umutlarım, Buz kesilmiş uyanışlarım,, İnadına çiçek açan yollarım , Kor kesilmiş avuçlarım, Cenin zırhın içine hapsolmuş can, Bir gül dikeni çizivermiş inceden can ritmini yitirmiş, Ayaklar batıvermiş ümitsizliğe, Gölgeler çevrelemiş hislerini, Ölümüm sün demişim yaaaaa ölü derlerse de şaşma bundan gayri, Beden ruhunu sana teslim etmiş, Suya kanla değil , sevdayla yazdım yarınlarımı, Yaşanmamış anılara sığdırdım sabahlarımı, Yakamoz rengi hasret besleyen şu meczup, Şiirleriyle büyüttü kozasını, Kanatlarına düğümledi dileklerini, Bir günse ömrü olsun varsın kelebeğin, Yeter ki onla ucu versin dedim Umutlarım yarınlarım. Olmasam da olur yeter ki dalgalansın ateş kızılı buklelerin, Gülüşünle neşelensin nağmelerinle eğlensin, Gelişinle taçlansın yürüdüğümüz diyarlar, Varsın İsrafil üflesin Sur a, Mikail çevirsin baharımı kışa, Azrail pençesini atsa şah damarıma, Arafim da Cennet,Arafim da Cehennem. Ne acısı nede izi kalır aşkın bende, Ne düşmek için bir kazan, nede gül bahçesi gerek, Yok ki seni tanıdığı günden beri bu can bu bedende, Ne bir saniye erken ne de bir saniye geç, Bir aşk ve bir ölüm vardır kaderde. Aşkı yaşarken nede çabuk sıra gelmiş ölüme... |