0
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
950
Okunma
En çok yalnızlık doğar kalabalığın rahminde....
Acılar, çığlıklar ve eksik bir cümle gibi duran hayatlar...
I
Bir yol misali uzuyordu acılar;
içimde ağrıyan bir sonbahar...
günler geçiyor kurşun gibi
yalnız ve yenik...
yaralar birbirine karışırdı;
yalnız yaralar, kalabalık yaralara...
insan tacirleri, kadın tacirleri
yeni sürgün yaralar pazarlardı...
Bakarım günlerin teninde herkes savrulmuş yollara;
sesleri yankısız, soruları yanıtsız bırakılmış...
kime baksam vurulmuş içli bir aşk mevsiminde...
Benimse içimde ağır yaralı bir sonbahar.
Acı kusan şehrin sancılı varoşlarında
ağıtlar yakmaya geldim;
kusurlarınızı gömdüğünüz geceleri yakacağım,
hepimiz yanacağız
kimse kendini söndüremeyecek!..
II
İnsandır:
ılık rüzgarları var
yeminli intikamları
ve ateşli silahları...
İnsandır / isyandır
silaha uzanır sımsıcak elleri
ve şarjörüne yerleştirir kendini...
/ İnsan, fırtınası insanın,
İnsan, limanıdır insanın... /
Herkes hüzünlerden payını alır
hayatın imbiğinden geçtikçe...
yollara daldırınca burkulur gözleri
boğulur özlemin soğuk sularında
asla kucaklaşamaz kavuşulmaz kendiyle...
/ Suçludur insan,
hayatın cenderesinde mağluptur! /
III
’Hiçbir ölü hayat sızdırmaz’...
her şeyi unuttuk çünkü...
gülü dalında / külü ateşinde
dostlukları hatıra defterlerinde
rüyalarımızı başka uykularda
şairi suskularda
sevdaları hain pusularda
unuttuk!
pervasızca / acımasızca..!
IV
Simsiyah kederler sızıyor kendini hedef alan hayatlardan...
bense masmavi umutlar ekiyorum yarınlara..
suçluya yataklık eden bir gecede
şakaklarımda oynanan bir ’Rus ruleti’...
darp edilir kalbim / sesim tutuklanır
düşlerim kundaklanır...
Ellerim de yetişmez karmaşanın koynunda
kıvrılmış uyuyan çocuklara...
dağlara koşun... / nehirlere çocuklar...
V
Sen git... / beni bekleme!
varsın eskisin yüzüm ayrılığın devrilen yıllarında,
küflensin gülüşlerim,
zemherilerde soğusun sesim,
üşüsün şarkılarım,
buz tutsun iklimsiz aşklarım...
/ Bir şiirdim, yazıldım, derinleştim
neyi sevdiysem hep kaybettim! /
Ben burada, yanıp yanıp kül kalsam,
hayatın sırtında bir bıçak gibi paslansam,
hep hüzün taşısam tek heceli sevdalara...
ısrarla kendini kanatan anılara ağlasam ağlasam
ve hep mağlup kalsam.
VI
Aldırma!
rüzgarlarına, ağrılarına, tuzaklarına, infazlarına bu kentin;
atma yaralarının kabuklarını, biriktir...
yoksulluğun buğulanan camlarında,
kana boğulmuş coğrafyalarda
sancılı, suçlu ve kemirilmiş
ve isyankar...
Bu yara, ne sondur ne de ilktir...
/ Atma yaralarının kabuklarını, biriktir;
bir mermi gibi isabet et keybetmenin kalbine
beni tanımla, geceyi anla;
ben hiç kimseyim...
bak, binlerce hiç kimse! /
VII
Eğik bir zaman ki, zulme boyun eğildi,
kimse artık doğrulamaz!
şairsen mahpus yatacaksın
kelepçelenecek ellerin
küflü sözler iliştireceksin hayatına...
Öyle bir zaman ki:
toprak yağmurunu,
ırmak sesini,
rüzgar iklimini reddeder!
Birdal Erdoğmuş -