"Fırıncının Kızı"
"fırıncının kızı "
tombulcaydı biraz,az biraz şişko babası keşke fırıncı olmasaydı tüm mahallenin ekmeğini sanki kendisi yemiş gibi "babası pişirmiş bu yemiş"diye alay konusu olmazdı çocukluğunda göze batmazdı bu kadar yusvarlak göbüşü bi de Ayşe vardı meslek mahkumu "hocanın kızı yazması kırmızı" diye mani söyleyip ağlatırlardı çocuklar koskoca kadınlar"bide hoca kızısın,agzında sakız sokaklarda ip atlıyon"diye paylarlardı oysa benimle aynı akran bana demezlerdi bu türden laflar Ayşe’ye göz açtırmazlardı sanki din ve kuralları tek babası ve ailesi için kendileri oh ne rahat atmışlardı küçücük arkadaşımın üzerine günah keçisi sen sağ ben selamet arkadaşım özenirdi bana keşke benimde babam firıncı olsaydı "zaten ne çıkarsa,hacıdan hocadan çikıyor" "diyorlar hep,korkuyorum babam ne çıkaracak diye" şimdi hatırladikça aci acı gülüyorum "sakız çiğnemek günah mı"diye sormustum,günah keçisine yoo "demişti. "babam akşamları camiden gelince,hem çiğniyor hem de"dedi durakladı,söylese mi söylemese mi devam etti: "şişirip şişirip patlatiyor" ben bu kadar kompleksli bir hatun olduysam arkadaşımda dinden imandan soğuduysa siz sorumlusunuz ey yargısız infaz eden geveze sokak dedikoducuları ben fırıncinın kızı Selma sizin yüzünüzden senelerdir ekmek yiyemiyorum o laflar boğazinıza dursun emi "fırıncının kızıydı; tombulcaydı, azıcık da şişko! Babası keşke fırıncı olmasaymış... "Babası pişirmiş bu yemiş ! " Mesela avukat olsaymış, öğretmen olsaymış. Babası fırıncı olmasaydı... "Alay konusu olmazdı, çocukluğunda göze batmazdı bu kadar, yusyuvarlak göbüşü. " Bir de Ayşe vardı meslek _zede. "Hocanın kııızı fistanı kırmızı." Maniler söyleyip kızdırırlardı. Bazen ne acımasız oluyor şu çocuklar... Kesin büyüklerden öğreniyorlar, rol model diyorlar ya işte öyle. Sabahtan akşama kadar mahallede yayılıp oturan dedikoducu teyzeler vardı o yıllarda. Şöyle nereden baksan yetmişli yıllarda falan... Yaşlı teyzeler de göz açtırmazlardı parmak kadar çocuğa. "Koca kız, ağzında sakız sokaklarda ip atlıyorsun. Bir de hoca kızısın... " Paylarlardı acımasızca... Oysa ki benimle aynı yaştaydı. Bana demezlerdi bu türden lafları hiç, Ayşe’ yi ağlatırlardı; iki gözü iki çeşme... Sanki din, babasının boynunda asılı yafta... Kendileri oh, ! ne rahat... Atmışlardı küçücük arkadaşımın üzerine tüm sevabı günahı, bir de azarlıyorlardı ufacık çocuğu.. Zavallı arkadaşım; mahallenin günah keçisi... Özenirdi bana, "Keşke benim de babam firıncı olsaydı, " derdi. "Zaten ne çıkarsa hacıdan, hoca’ dan çıkarmış... " "Fadime teyze söyledi. " "Çok korkuyorum ne çıkacak ki ? " Geçmişe dalıp acı acı gülümsüyorum... Bir keresinde sormuştu bana; masumca ve ürkek. "Sakız çiğnemek günah mı ? "Hayır dedim bilmiş bilmiş; niye günah olsun ki ! " "Babam akşamları camiden gelince sakız çiğniyor... Hem de, " dedi durakladı bir an. Söylese mi ? Söylemese mi ? Devam etti etrafını kolaçan ederek. Eğildi kulağıma fısıldadı. "Akşamları babam da sakız çiğniyor. Hem de şişirip, şişirip patlatıyor. " Nasıl da gülmüştük kıkır, kıkır... Belki de, kilo konusunda bu kadar kompleksli bir insan olmayacaktım... Veya arkadaşımın dine bakışı da böyle irite olmayacaktı... "Ey ! " Yargısız infaz eden, lafazan sokak sakinleri ! "Ben fırıncının kızı Emine... Sizin yüzünüzden ekmek yiyemiyorum ! O laflar boğazinıza dursun emi ! " not: bu bir kurgudur kimse üzerine alınmasın... ama aynı zamanda gerçek hayatımızda buna benzer seyler oluyor. biraz gülmek adına acı gerçeklere kalemim gülücükler kondurdu... sayfa_ma hoşgeldiniz cümleten... |