Sancımecbursun bilmek İlmindesin hangi çiçek suyu sever hangi köz harlanır kaç kez ölür bir sufi ya kepenek giyen çobanlar dedim ya mecbursun çünkü bilmek ilmindesin şeytan çarmıhından sarkan kaptanları setenin başına toplanmış kadınları mesela Ziya Osman Saba’yı kimya-ı Saadeti bercesteleri on beş ağustos bin dokuz yüz seksen dörtte kuş konmazdan denize dökülen geceleri anlıyor musun bilmek ilmindesin aynı meridyende mi Talas ile Babil’in sıcakları kimdir kabalanın gizli çocukları fer bırakmadılar güneşte her gün çalmaktan ne zaman iner bu arsız piçler kucaktan çifte üstüne çifte yiyecek senden sebep şakaktan sinekli bir eşek geçecek tarih denilen sokaktan ey emper oğlu emper sana pay yok diyeceksin bendeki bu hesaptan kalmasın ne bir tambur ne bir diş senelerdir dönen o çarktan ve şimdi bir memleket gebe sana depremler yaratır doğum sancın Meryem gibi iffetli olsun yol başcın ana rahminde seni boğan su var ya artık beldedir kusursuz bir intikam şimdi sıra sendedir unutma gaflet koynuna aldığın ilk zevcedir memeleri körpe yılışık bir haldedir büyü çocuk büyü engebeli bir tepesin kim ne derse desin cesursun ve bilmek ilmindesin yalnız eline alıp da başını öğünüp durma kırk bin kuş geçse üstünden birini vurma elbette senteye gelmiş kibir ahmaktır İbrahim’e inen koç celladına tutsaktır meşrebi belli zira nefs yüksekten uçan alçaktır dünyada insana muhtaç olan tek şey toy bir günahtır anla artık mecbursun çünkü bilmek ilmindesin ve ben nedendir bilemem doğrulup ta mezarımdan seninle gelemem sana aşikar olan sır dünya denen yivdedir bil ey çocuk bil karanlığın önündeki son bu son perdedir. |