4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2440
Okunma
Teneşir
asla
hayır hayır asla
kanına girer gibi değil
değil, değil öyle değil
belki de yersiz bir kavgaya
mümkün değil
yoksa
usulca gecenin koynuna girer gibi mi
yahu değil
peki ne!
nasıl biliyor musun
tövbesi önceden edilmiş
bir günaha girer gibi
ama gel gör
o hiç değil
asla
hayır hayır asla
kınına girer gibi değil
değil, değil öyle değil
iki kürek kemiğinin arasına
vallahi değil
yoksa
yeniden dövülmek için
ateşe girer gibi mi
lan oda değil
o değil ,bu değil
peki ne !
tıpkı bir tabuta girer gibi
dip diri
gülerek
öyle giriyorum işte şiire
omuzlar üstünde çıkmayacağımı bilerek..
...................................................
...................................................
Yılkıların Peşinden
Bil ki bir hicaz kadar uzak olsa da
bir yemen kadar taze hala sevdalarımız
dişlerinde ter olanın
gülüşü güzel olur
incecik bir gelinciğin toprağı yarıp da çıkışı
en büyük ülkün olsun
bir engerek ezgisidir artık gözlerin
belki bir kurt türküsü
ne zaman şehirler buhran
ne zaman içinde bir sıkıntı
vur kendini kırlara
ve koş
elli yaşında olsan da
yılkıların peşinden çocuk yılkıların
kaçacaksa bozkırda kaçsın uykuların
.........................................................
.........................................................
Delhiz
Yaşıyoruz evet
bir kaç yavrunun sütten kesilişini gördük
belki bir kaç gün batımına denk geldik
üç beş sevişmişliğimiz oldu
ara sıra terk edilmişliğimiz
çayımızda oldu
sigaramızda
amma velakin
kimseye bir puştluğumuz olmadı
horda bakmadık hani memleketimize
çaldırdık bu sebepten
zor bela biriktirdiğimiz sevdalarımızı
ne suçluyuz artık
nede suçsuz
çırılçıplak kaldık kahpelerin arasında
biraz ürkek
hafif korkak
iğne deliği kadar namussuz .
.........................................................
.......................................................
Hayrola
tapancada altı mermi
üçü paslı , üçü gerli
ağam dediğin kim ola
çok estirme bağrım terli
namert tahtına kurulmuş
yiğit bahtına vurulmuş
mapus dediğin ne ola
celse celse sevda , yürekte durulmuş
sorulmuş oy sorulmuş
zülfü yardan sorulmuş
hasret dediğin çek ola
canlar yare sunulmuş
oyulmuş oy oyulmuş
göz punarlarım oyulmuş
yaş dediğin dök ola
gönü yarda boğulmuş
tabancada çifte telli
yerin belli yurdun belli
düğün dediğin tez ola
çok oynatma bağrım terli
..................................................
..................................................
Solmuşuz
Dikmişler meftayı diyara bizi gardiyan
Su verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz
Nerden bakarsan zarar nerden bakarsan ziyan
El verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz
Varmıdır ölülerden kalkıp da bizi bir koklayan
Ses verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz
Yok mu ötelerden bizi de sarıp kucaklayan
Sır verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz
..................................................................
..................................................................
hesapsız
sana benden şiirler
bana senden şarkılar asuman
bir yanımı kül eyledin
bir yanımı duman
mezemiz’de yok yok yok
yok efkar
aman aman
çal kirkor efendi çal
çal dağılsın duman
kestiremem sabahı
bir hayli güman
ödeyemem hesabı
olurum duman
cepte yok yok yok
yok kuruş iman
.......................................................
.......................................................
Bahçıvan
Telgraf çiçekleri ekmekle meşgulüm
sevgilinin yollarına
kızıl gerdanlar kondururum
o incecik dallarına
telgraf çiçekleri ekmekle meşguldüm
yeni indim
gomalak çekilmiş gökten
hiç haberim yok
bir kaç kuşun kaçırdığı
bol cıyaklı
sürgün gibi göçten
üç top filafil ısmarladım
sırf bu yüzden
üç top filafil
cingene örmesi bohcalardan
kardinal çiçekleri çalarım her gün
yarin hayali ile bahçalardan
koşarım
sağımda solumda
boy verir yasemenler
bir yel kalkar tozlu
o sahil yollarından
kokun gelir inan
gün olur geçmiş yıllardan
evet
koşarım ben
gök yüzünde
şen şakrak
boynumda asılı durur ilk öpüçüğüm !
anamın yanında dağ gibi heybetli
yar yolunda küçücüğüm
bir bilsen
en güzel musikileri dinlerim
boynu büyük kalmış
zülfüarus’lardan
hem çiçekler aşırırım
yarin hayali ile her gece
masmavi bahcalardan
.....................................................
.....................................................
Sıkı Puşt’lar
var mısın
koşarken düşmeye
yaşarken ölmeye
var mısın hatun
var mısın delikanlı
var mısın lan ihtiyar ?
gel
içelim
Hemingway’ın
yarım bıraktığı şaraptan
ve
dönelim
semeland’ın bir türlü dönemediği
o baş döndüren azaptan
dönelim
bırak onlar yeniden gurbete yollasınlar bizi
eselim
uçurduğumuz kuşlarla suçlasınlar bizi
sövelim
tutuklayıp tutuklayıp bıraksınlar bizi
sonra
çıkalım gök yüzüne
atalım aşağı
yıldızları tek tek
biz yanalım
fellik fellik
biz yanalım
ışıl ışıl
sabahlara denk
........................................................
.......................................................
Notlar
.............................................................
Hasretin bir rüzgarı vardır
toprağın altından eser
adamın bağrına, bağrına doğru
......................................................
kiracı
nasılda derme çatma
penceresizim ve daralıyorum
bir gün çarpıp kapıyı
taşınacağım bu surattan
şimdilik sadece toparlanıyorum
sende biliyorsun ki
gerçek yalancılar şairlerdir
yine de bana inanmanı diliyorum
buz gibi bir gecede akmaya çalışan su gibi
sürüne sürüne geleceğim sana, iyi biliyorum
.......................................................
.......................................................
Ucundan
Çiçekler ektim
ne güzellermiş dedi
kopar al dedim
neresinden dedi
ucundan dedim
Buralı değilsin dedi
oralıyım dedim
neresinden dedi
ucundan dedim
Adımı sordu
tut yüreğimi dedim
aşk işte
neresinden dedi
ucundan dedim
.............................................................
.............................................................
Ey saçları ağarmış çocuk
Zannetme ki küçüksün
Sen hira dağı kadar mübarek
Ağrı dağı kadar büyüksün..
Yılgın Değilim
sonra küçücük bir ter damlası
gayrete kapılar açar
o kapılardan birinde
gemiler yürüdü karadan
geleceğim sana
hele bir dürülsün kürre i arz
çekilsin aradan
...................................................................
...................................................................
Siyaset
elinden mi tuttular
birşeylerden mi kaçtın
merdiven mi dayadın
kanat mı çırptın
yoksa,
yoksa sen siyasete mi bulaştın
ey gök yüzü
nasıl çıktın oraya ?
.............................................................................
.............................................................................
Bu toprakta açan güllerin kanadı alev, özü kat kat kömür, böylesi tabiata biz lale olmuşuz
Deli gibi akmış bacadan pencereden bir yudumluk ömür, böylesi hayata biz şelale olmuşuz
Kavgaya sulh gizlenmiş ar nazarında, ar nazarında azda olsa azrail’e delinecek post olmuşuz
Çamura ruh üflenmiş yar pazarında, yar pazarında nazda olsa kurumuş gülle biz her dem dost olmuşuz
.....................................................................
.....................................................................
Denizciler
Pürmeçeler Henüz Islak
Verip Gitmişler Maviye
Bir Rota Çizip Kaba Taslak
Çekip Gitmişler Maviye
Dünden Biraz Yağmur Alıp
Serpip Gitmişler Maviye
Rüzgarlı Bir Sigara Sarıp
Esip Gitmişler Maviye
Kim Bilir Hangi Hayallerle
Basıp Gitmişler Maviye
İpsiz Sapsız Düşüncelerle
Dalıp Gitmişler Maviye
Vuran Hüzünleri Yüzlerine
Asıp Gitmişler Maviye
Binlerce Kuşu Önlerine
Katıp Gitmişler Maviye
Belki Açılmaya Fırsat Bulamamışındır
Belki Henüz Kopmamış Fırtınasındır
Ufuktaki Geminin Ufuğundasındır
Deyip Gitmişler Maviye...
Ey Her Gece Mehtaba Çıkanlar Nereye ?
........................................................................
........................................................................
Korkuluk
Bekliyorum
Ne duvar dibinde
Ne yağmur altında
Nede sisli bir kaldırımda
Tanınmak için bir fular takmıyorum
Gözlüğüm yok
Yada lacivert takım elbisem
Islık calmıyorum
El kaldırmıyorum
Saatimede bakmıyorum
Sadece bekliyorum
Gergin değilim
Telaşlıda sayılmam
Veyahut sevinçli
Öylece
Öylece bekliyorum
Hep aynı şarkının
Hep aynı yerinde
......................................................................
.......................................................................
Beykoz
Bir okul çıkışı buldum seni
uzanmış sırt üstü çayırlarında
yıldızları sayıyordu çoçuklar
on kasvetli çeşmen vardı
onundanda bir tarih akıyormuş gibi
heybetliydi sanki oluklar
Bir okul çıkışı buldum seni
sahilinde ince ince tüterdi balıkçılar
hiç açıldıklarını görmedim
her gün zımparayla boyayla uğraşırdı
yalandan kayıkçılar
Bir okul çıkışı buldum seni
bir duvarın bilmem hangi paşanın yalısı
bir duvarında boynu büyük kalmış fukaranın halısı
döner dolaşır da gelirler, işte en çılgın divanelerin
yol gösterir geçen bandıralılara, cılız mı cılız minarelerin
çok kıyak dostlar edindim, onlar ki en güzel viranelerin
pek eski zamanlarında dolandım, aldı götürdü beni hikayelerin
beyaz dumanlarıyla uzağından geçerdi teyyareler
yanında çok lüks kalırdı en salaş meyhaneler
şişeden takılırdım iri gövdeli ağaçlar serpiştirilmiş korunda
uyur kalırdım sincaplı dalların gölgesinde günün sonunda
Bir okul çıkışı buldum seni
reçine sokağında oturan bir sevdiğim vardı
ahh öyle güzeldi ki gözleri
gözlerinde gözlerim solardı
Bir okul çıkışı buldum seni
işçiydin, dalyanlarından ağ çekilen
küçük, şirin bir kasabaydın
yine bir okul çıkışı kaybettim seni
koca, koskoca bir şehir
şımarık bir burjuvaydın
.......................................................................
.......................................................................
Kacakcı
Ben her gün gönül kaçırırım hudutlardan hudutlara
Düşer peşime azgın gülüşler
Saplanır kalırım kan ter içinde kızıl mehtaplara
Ne mübarektir aşk yolunda firari ölüşler
Kacakcıyım
Saksıda gül ne ki
Ne ki teninde renkler
Öz güneşi soldururum
Ben namluma ateşi değil
Barutu değil
Kanı hiç değil
Çevirir gürül gürül akan
Dicle’yi doldururum
Uzanırım bir söğüt dalı gibi suya
Ama eğilip de bakamam, çünkü suratıma asiyim
Yıllardır hasretim o nazlı uykuya
Sana biraz eksik, kendime kafiyim
......................................................................................
......................................................................................
Prangalı Çocuklar
Sen akvaryumlar yap
Balıkların bizden
Sen kumdan pedallar yap
Bisikletin bizden
Düş binlerce kez
Kalkıp koşması bizden
Aldırma kanayan dizlerine
Sarıp, sarmalaması bizden
Sen harcı kar
Taşları koyması bizden
Akik topla boynuna takmak için
Oyması bizden
Açta yatsan geceden
Doyurması bizden
Elmalar doldur ak döşüne
Söz, ince ince soyması bizden
Sen evet sen
Sen çocuk
Sen dik yokuşlar yap
Son düzün bizden
İdamlara götüren konuşmalar yap
Son sözün bizden
Allı morlu uçurtmalar yap
Gök yüzün bizden
Umutsuz olma çocuk
Uçuramazsak eğer
Bir asi rüzgar eser kim bilir
Belki denizden...
..........................................................
..........................................................
istiklal
istiklalin rengi anason uçuk
kırmızı bir tramvay geçiyor içinden
çok uyuşuk
istiklalin rengi anason uçuk
adımlar yavaş
kahkahalar çabuk
akrebi zamparalığa çıkmış
saat
üç aşağı beş yukarı
gece yarısı bir buçuk
dilim varmıyor ama
atılmış bir köşeye canım
cadde-i kebir
buruşuk
perada ki evinin balkonundamıdır hala
jan bolter bilinmez
kırmızılar giyinmiş
jale yeşilnil seçilmez
dardır kazancı yokuşu
nafile geçilmez
istiklal’in devrimcileri şimdi
teker teker anason uçuk
devrim hayalleri ile
ekmeğin peşinde
simitci bir çoçuk....
..............................................................
..............................................................
cinayet
kendi halimde bir taştım
sıyrılıp üzerinde barındığım dağdan
yuvarlanıp bir dereye
öylece yatmak isterdim suyun dibinde
kendi halimde bir ottum belki
yolunmamış
kendi halimde bir ittim
hiç havlamamış
dal kırmamış bir rüzgar
tene değmemiş bir güneş
veyahut aydım
günsüz
hafta sız bir aydım ..........
............
.........
....
..
.
5.0
100% (6)