NotlarTeneşir asla hayır hayır asla kanına girer gibi değil değil, değil öyle değil belki de yersiz bir kavgaya mümkün değil yoksa usulca gecenin koynuna girer gibi mi yahu değil peki ne! nasıl biliyor musun tövbesi önceden edilmiş bir günaha girer gibi ama gel gör o hiç değil asla hayır hayır asla kınına girer gibi değil değil, değil öyle değil iki kürek kemiğinin arasına vallahi değil yoksa yeniden dövülmek için ateşe girer gibi mi lan oda değil o değil ,bu değil peki ne ! tıpkı bir tabuta girer gibi dip diri gülerek öyle giriyorum işte şiire omuzlar üstünde çıkmayacağımı bilerek.. ................................................... ................................................... Yılkıların Peşinden Bil ki bir hicaz kadar uzak olsa da bir yemen kadar taze hala sevdalarımız dişlerinde ter olanın gülüşü güzel olur incecik bir gelinciğin toprağı yarıp da çıkışı en büyük ülkün olsun bir engerek ezgisidir artık gözlerin belki bir kurt türküsü ne zaman şehirler buhran ne zaman içinde bir sıkıntı vur kendini kırlara ve koş elli yaşında olsan da yılkıların peşinden çocuk yılkıların kaçacaksa bozkırda kaçsın uykuların ......................................................... ......................................................... Delhiz Yaşıyoruz evet bir kaç yavrunun sütten kesilişini gördük belki bir kaç gün batımına denk geldik üç beş sevişmişliğimiz oldu ara sıra terk edilmişliğimiz çayımızda oldu sigaramızda amma velakin kimseye bir puştluğumuz olmadı horda bakmadık hani memleketimize çaldırdık bu sebepten zor bela biriktirdiğimiz sevdalarımızı ne suçluyuz artık nede suçsuz çırılçıplak kaldık kahpelerin arasında biraz ürkek hafif korkak iğne deliği kadar namussuz . ......................................................... ....................................................... Hayrola tapancada altı mermi üçü paslı , üçü gerli ağam dediğin kim ola çok estirme bağrım terli namert tahtına kurulmuş yiğit bahtına vurulmuş mapus dediğin ne ola celse celse sevda , yürekte durulmuş sorulmuş oy sorulmuş zülfü yardan sorulmuş hasret dediğin çek ola canlar yare sunulmuş oyulmuş oy oyulmuş göz punarlarım oyulmuş yaş dediğin dök ola gönü yarda boğulmuş tabancada çifte telli yerin belli yurdun belli düğün dediğin tez ola çok oynatma bağrım terli .................................................. .................................................. Solmuşuz Dikmişler meftayı diyara bizi gardiyan Su verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz Nerden bakarsan zarar nerden bakarsan ziyan El verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz Varmıdır ölülerden kalkıp da bizi bir koklayan Ses verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz Yok mu ötelerden bizi de sarıp kucaklayan Sır verseler solmuşuz vermeseler solmuşuz .................................................................. .................................................................. hesapsız sana benden şiirler bana senden şarkılar asuman bir yanımı kül eyledin bir yanımı duman mezemiz’de yok yok yok yok efkar aman aman çal kirkor efendi çal çal dağılsın duman kestiremem sabahı bir hayli güman ödeyemem hesabı olurum duman cepte yok yok yok yok kuruş iman ....................................................... ....................................................... Bahçıvan Telgraf çiçekleri ekmekle meşgulüm sevgilinin yollarına kızıl gerdanlar kondururum o incecik dallarına telgraf çiçekleri ekmekle meşguldüm yeni indim gomalak çekilmiş gökten hiç haberim yok bir kaç kuşun kaçırdığı bol cıyaklı sürgün gibi göçten üç top filafil ısmarladım sırf bu yüzden üç top filafil cingene örmesi bohcalardan kardinal çiçekleri çalarım her gün yarin hayali ile bahçalardan koşarım sağımda solumda boy verir yasemenler bir yel kalkar tozlu o sahil yollarından kokun gelir inan gün olur geçmiş yıllardan evet koşarım ben gök yüzünde şen şakrak boynumda asılı durur ilk öpüçüğüm ! anamın yanında dağ gibi heybetli yar yolunda küçücüğüm bir bilsen en güzel musikileri dinlerim boynu büyük kalmış zülfüarus’lardan hem çiçekler aşırırım yarin hayali ile her gece masmavi bahcalardan ..................................................... ..................................................... Sıkı Puşt’lar var mısın koşarken düşmeye yaşarken ölmeye var mısın hatun var mısın delikanlı var mısın lan ihtiyar ? gel içelim Hemingway’ın yarım bıraktığı şaraptan ve dönelim semeland’ın bir türlü dönemediği o baş döndüren azaptan dönelim bırak onlar yeniden gurbete yollasınlar bizi eselim uçurduğumuz kuşlarla suçlasınlar bizi sövelim tutuklayıp tutuklayıp bıraksınlar bizi sonra çıkalım gök yüzüne atalım aşağı yıldızları tek tek biz yanalım fellik fellik biz yanalım ışıl ışıl sabahlara denk ........................................................ ....................................................... Notlar ............................................................. Hasretin bir rüzgarı vardır toprağın altından eser adamın bağrına, bağrına doğru ...................................................... kiracı nasılda derme çatma penceresizim ve daralıyorum bir gün çarpıp kapıyı taşınacağım bu surattan şimdilik sadece toparlanıyorum sende biliyorsun ki gerçek yalancılar şairlerdir yine de bana inanmanı diliyorum buz gibi bir gecede akmaya çalışan su gibi sürüne sürüne geleceğim sana, iyi biliyorum ....................................................... ....................................................... Ucundan Çiçekler ektim ne güzellermiş dedi kopar al dedim neresinden dedi ucundan dedim Buralı değilsin dedi oralıyım dedim neresinden dedi ucundan dedim Adımı sordu tut yüreğimi dedim aşk işte neresinden dedi ucundan dedim ............................................................. ............................................................. Ey saçları ağarmış çocuk Zannetme ki küçüksün Sen hira dağı kadar mübarek Ağrı dağı kadar büyüksün.. Yılgın Değilim sonra küçücük bir ter damlası gayrete kapılar açar o kapılardan birinde gemiler yürüdü karadan geleceğim sana hele bir dürülsün kürre i arz çekilsin aradan ................................................................... ................................................................... Siyaset elinden mi tuttular birşeylerden mi kaçtın merdiven mi dayadın kanat mı çırptın yoksa, yoksa sen siyasete mi bulaştın ey gök yüzü nasıl çıktın oraya ? ............................................................................. ............................................................................. Bu toprakta açan güllerin kanadı alev, özü kat kat kömür, böylesi tabiata biz lale olmuşuz Deli gibi akmış bacadan pencereden bir yudumluk ömür, böylesi hayata biz şelale olmuşuz Kavgaya sulh gizlenmiş ar nazarında, ar nazarında azda olsa azrail’e delinecek post olmuşuz Çamura ruh üflenmiş yar pazarında, yar pazarında nazda olsa kurumuş gülle biz her dem dost olmuşuz ..................................................................... ..................................................................... Denizciler Pürmeçeler Henüz Islak Verip Gitmişler Maviye Bir Rota Çizip Kaba Taslak Çekip Gitmişler Maviye Dünden Biraz Yağmur Alıp Serpip Gitmişler Maviye Rüzgarlı Bir Sigara Sarıp Esip Gitmişler Maviye Kim Bilir Hangi Hayallerle Basıp Gitmişler Maviye İpsiz Sapsız Düşüncelerle Dalıp Gitmişler Maviye Vuran Hüzünleri Yüzlerine Asıp Gitmişler Maviye Binlerce Kuşu Önlerine Katıp Gitmişler Maviye Belki Açılmaya Fırsat Bulamamışındır Belki Henüz Kopmamış Fırtınasındır Ufuktaki Geminin Ufuğundasındır Deyip Gitmişler Maviye... Ey Her Gece Mehtaba Çıkanlar Nereye ? ........................................................................ ........................................................................ Korkuluk Bekliyorum Ne duvar dibinde Ne yağmur altında Nede sisli bir kaldırımda Tanınmak için bir fular takmıyorum Gözlüğüm yok Yada lacivert takım elbisem Islık calmıyorum El kaldırmıyorum Saatimede bakmıyorum Sadece bekliyorum Gergin değilim Telaşlıda sayılmam Veyahut sevinçli Öylece Öylece bekliyorum Hep aynı şarkının Hep aynı yerinde ...................................................................... ....................................................................... Beykoz Bir okul çıkışı buldum seni uzanmış sırt üstü çayırlarında yıldızları sayıyordu çoçuklar on kasvetli çeşmen vardı onundanda bir tarih akıyormuş gibi heybetliydi sanki oluklar Bir okul çıkışı buldum seni sahilinde ince ince tüterdi balıkçılar hiç açıldıklarını görmedim her gün zımparayla boyayla uğraşırdı yalandan kayıkçılar Bir okul çıkışı buldum seni bir duvarın bilmem hangi paşanın yalısı bir duvarında boynu büyük kalmış fukaranın halısı döner dolaşır da gelirler, işte en çılgın divanelerin yol gösterir geçen bandıralılara, cılız mı cılız minarelerin çok kıyak dostlar edindim, onlar ki en güzel viranelerin pek eski zamanlarında dolandım, aldı götürdü beni hikayelerin beyaz dumanlarıyla uzağından geçerdi teyyareler yanında çok lüks kalırdı en salaş meyhaneler şişeden takılırdım iri gövdeli ağaçlar serpiştirilmiş korunda uyur kalırdım sincaplı dalların gölgesinde günün sonunda Bir okul çıkışı buldum seni reçine sokağında oturan bir sevdiğim vardı ahh öyle güzeldi ki gözleri gözlerinde gözlerim solardı Bir okul çıkışı buldum seni işçiydin, dalyanlarından ağ çekilen küçük, şirin bir kasabaydın yine bir okul çıkışı kaybettim seni koca, koskoca bir şehir şımarık bir burjuvaydın ....................................................................... ....................................................................... Kacakcı Ben her gün gönül kaçırırım hudutlardan hudutlara Düşer peşime azgın gülüşler Saplanır kalırım kan ter içinde kızıl mehtaplara Ne mübarektir aşk yolunda firari ölüşler Kacakcıyım Saksıda gül ne ki Ne ki teninde renkler Öz güneşi soldururum Ben namluma ateşi değil Barutu değil Kanı hiç değil Çevirir gürül gürül akan Dicle’yi doldururum Uzanırım bir söğüt dalı gibi suya Ama eğilip de bakamam, çünkü suratıma asiyim Yıllardır hasretim o nazlı uykuya Sana biraz eksik, kendime kafiyim ...................................................................................... ...................................................................................... Prangalı Çocuklar Sen akvaryumlar yap Balıkların bizden Sen kumdan pedallar yap Bisikletin bizden Düş binlerce kez Kalkıp koşması bizden Aldırma kanayan dizlerine Sarıp, sarmalaması bizden Sen harcı kar Taşları koyması bizden Akik topla boynuna takmak için Oyması bizden Açta yatsan geceden Doyurması bizden Elmalar doldur ak döşüne Söz, ince ince soyması bizden Sen evet sen Sen çocuk Sen dik yokuşlar yap Son düzün bizden İdamlara götüren konuşmalar yap Son sözün bizden Allı morlu uçurtmalar yap Gök yüzün bizden Umutsuz olma çocuk Uçuramazsak eğer Bir asi rüzgar eser kim bilir Belki denizden... .......................................................... .......................................................... istiklal istiklalin rengi anason uçuk kırmızı bir tramvay geçiyor içinden çok uyuşuk istiklalin rengi anason uçuk adımlar yavaş kahkahalar çabuk akrebi zamparalığa çıkmış saat üç aşağı beş yukarı gece yarısı bir buçuk dilim varmıyor ama atılmış bir köşeye canım cadde-i kebir buruşuk perada ki evinin balkonundamıdır hala jan bolter bilinmez kırmızılar giyinmiş jale yeşilnil seçilmez dardır kazancı yokuşu nafile geçilmez istiklal’in devrimcileri şimdi teker teker anason uçuk devrim hayalleri ile ekmeğin peşinde simitci bir çoçuk.... .............................................................. .............................................................. cinayet kendi halimde bir taştım sıyrılıp üzerinde barındığım dağdan yuvarlanıp bir dereye öylece yatmak isterdim suyun dibinde kendi halimde bir ottum belki yolunmamış kendi halimde bir ittim hiç havlamamış dal kırmamış bir rüzgar tene değmemiş bir güneş veyahut aydım günsüz hafta sız bir aydım .......... ............ ......... .... .. . |
Çok şairdi
Çok saygı efendim.