Kıytırık bir şiir daha...
Sevdiklerimize ne kadar yakın olmalıyız? Her an her saniye bizi yanlarında hissetmeleri için neler yapmalıyız? Mesela saat başı telefonlaşmalı mıyız? Bizi aramadıklarında küsüp nazlanmalı ve hatta fırça mı atmalıyız?
Hayatlarını yönetmek için ve de yönlendirmek için daima enselerinde mi olmalıyız? "Bugün ne yaptın? Kim geldi? Nereye gittin? Ne yemek yaptın? Pazara gittin mi? Kalktın mı? Uyudun mu? -Riv, riv, riv!.. Onlara hiç hissettirmeden kendimize bağlamalı ve bize bağımlı hale getirmeliyiz ki biz olmadığımızda yanlarında, bizi çok özlesinler. Sesimizi duymadıklarında üzülsünler. Paniklesinler. Biraz uzak kaldıklarında bizlerden, kendilerini kötü hissetsinler. Bunu mu istiyoruz? Kendimize bağımlı evlatlarımız olmasını ister miyiz mesela? Evlat olur, kardeş olur arkadaş, eş, anne ve baba olur; kısacası yakınlarımız bizi çok sevmeli hatta bağımlı olmalı bize. Biz olmayınca yanlarında, sudan çıkmış balık gibi hissetmeliler. Bizi çok özlemeliler. Bizsiz yaşantıları tuzsuz bir yemek gibi tatsız olmalı. Bizi çok özlemeliler. Özlemezlerse üzülür müyüz peki? Yani biz olmadan yaşantılarında büyük boşluklar olunca, bizi daha çok sevmiş mi olacaklar? Ölmüşüz gibi hayal edelim mi? Ölmüşüz ve sevdiklerimizi ziyarete gelmişiz. Onları izliyoruz ruh halimizle. Bizim yokluğumuz onları perişan etmiş. Hayattan ellerini ayaklarını çekmişler, sürekli ağlıyorlar ve bizim yokluğumuzu bir türlü kabullenemiyorlarmış gibi düşünelim. Nasıl hissettiniz? Mutlu oldunuz mu? Tekrar hayal edelim; ölmüşüz ve yine sevdiklerimizi ziyarete gelmişiz. Onları izliyoruz. Faraza diyorum. Kapatın hadi gözlerinizi; bizi çoktan unutmuşlar! Neşeleri yerinde. Hiç mi hiç üzgün değiller. Meğer umurlarında bile değilmişiz. Daha kırkımız çıkmadan, kalplerinden çıkarılmışız. Normal yaşantılarına devam ediyorlar. Gözlerine bakıyorsunuz, bir damla yaş akmıyor. Bizi çoktan unutmuşlar. Ne yas tutan var ne de karalar bağlayan!.. Üzüldünüz değil mi? Bizi bu kadar çabuk unutmaları neden bizi bu kadar üzüyor? Sevdiğimiz insanların acı çekmelerini mi istiyoruz? Onların yas tuttuklarını görmek bizi neden mutlu etsin ki... Sevdiklerimizi gerçekten seviyor muyuz? Sevmek; sevdiklerimizi sevgimizle boğmak mıdır? Sevdiklerimiz bizlere bağlı mı olsunlar, yoksa bizlere bağımlı mı olsunlar? Kalplerimiz zindan onlar da mahkumlar mı olsunlar ayaklarında pranga... Sevdiklerimizi bir kuş gibi serbest bırakalım. Özgür olsunlar. Kalplerimiz; onlar için masmavi gökyüzü olsun. Kanatlanıp uçsunlar. Özgürlüğün keyfini çıkarsınlar. Ķorkmayın yine de bizim kalbimizde yaşamaya devam edecekler. Bir gün öbür dünyaya gidecek olursak bizimle birlikte yok olmasınlar. Ayaklarının üzerinde dimdik dursunlar. Vuslat gününü beklerken gülmesini de bilsinler ağlamasını da. Unutmayın bizler yaşadık ve öldük. Ama onlar için hayat devam ediyor. Bizlerle birlikte onlar da mi girsinler mezara? Sevmek bu değildir ki...Yani diyorum ki; sevdiklerinizi sevginizle boğmayın, bırakın nefes alsınlar... ’artık hiç bir şeye şaşırmayacağım’ diyen herkes bir gün mutlaka ’o cümleyi nasıl kurmuşum’ diye şaşıracak çünkü insanlar çıldırmış gibi bu hale nasıl geldik sorusunun o kadar çok cevabı var ki (din) kelimesine bile tahammülü olmayan insanlar olduk çıktık birileri çamur atıyor başka birileri o çamurlarla manevi değerlerimizin üzerini bir güzel kapatıyor yani kısacası bataklığa atılmış çiçeklerimizi gün yüzüne çıkarmadıkça gülistanlarımız olmayacak ): üzgünüm üzgünüz... ( enim bir yazima yorumum) sanki sürekli bombalar düşüyor üzerimize insanlar ölüyor evler yıkılıyor ormanlar yanıyor şehirler yok oluyor ama ruhlarımız zombi gibi dolaşıyor tatsız tuzsuz bir dünya yazmak da olmasa tam bir dipsiz kuyuda bulacağız kendimizi kalemlerimizle merdiven yapıp yine kalemlerimizle çizdiğimiz güneşe kavuşacağız tabi başarabilirsek Allah yar ve yardımcımız olsun iyi ki ölüm var Allah var gam yok Çok şükür saygılar efendim... (benim bir yaziya yorumum) defter olmak istemezdim herkesin yazısını çekemezdim kitap olmak istemezdim istemezdim her zaman okunmak silgi olmak isterdim silmek için sevimsiz her bir şeyi isterdim güzel bir şiir olmak ne güzel olurdu güzel yüreklere dokunmak özür niyetine çiçek bırakarak (benim yorumum) bir sürü ben var bu şiirin içinde dünyaya meyletseydim hiç iz bulamazdım kendimden öyle bir kendim ki yine kendime yabancı ölümle gelecek binlerce kendim var biliyorum hissediyorum kayboluyorum böyle işte bazı şiirlerde kendimi bulup bulup tekrar kayboluyorum ölüm güzel haber evet evet buna inanıyorum ne çok varız ve ne çok yokuz gölgeler bırakın peşimi korkuyorum ne zaman geleceğim kendime umutla bekliyorum ): ⚘ (kendi yorumum) ey hayat bayatlar mı duygular çocukluğumda bile taze ekmek yemek isterdim de yedirmezlerdi bayatlar bitsin önce diye ötelenmiş duygulara benzedi taze ekmek kimin umrunda ötelenmiş ötelenmemiş önce bayatlar bitecek hiç yemeden çıtır çıtır sıcak ekmek ne yazık ki ömür tükenecek yok artık zaten vazgeçtim ruhu ağrır mı insanın bayat yesem ruhum taze yesem midem ağrıyor kısacası iş işten geçti artık selâ okunuyor taze ekmek mideme dokunuyor asude_vuslat |