HAFRİYAT DEPOSU
HAFRİYAT DEPOSU
Dağınık yağlı saçlarım ve dışardaki dünya. Kadın dergilerindeki kırmızı rujlu kadınlar. Analog makinamın rastgele çektiği hayatım. Kendimi aklayamadığım suratsız hallerim. Kaybetmeye doyamayadığım bir çok hata. Yaralarımı sigara kağıdına sardığım titrek ellerim. Dudaklarımı uzatsam beni öpmeyen adamlar. Saçlarımı uzatsam koklamayan adamlar. Ellerimi uzatsam tutmayan adamlar. Mutsuzluk borcumu ödemeyen kalpler. Ben artık çok sıkıldım. Yeniden başa dönmekten çok sıkıldım. Ben artık ben olmaktan usandım Yetemiyorum kendime. Budalaca özlemlerden gına geldi . Kelimeleri yanyana getirip cümleler kuramıyorum. Çok kalabalık olamıyorum hep yalnızım İçimdekileri kusmaktan halsizleştim. Bir atlet bir kilot gezinip dururken evin içinde Bacaklarımın başka bacağa değmesini istiyorum. Omzumdaki kelebek dövmemi birinin öpmesini istiyorum. Bana sarılmanın güzelliğini yaşatamıyorum kimseye. Yatağımda beynimin içindekileri hafriyat deposu. Kendi parçalarımın içinde kendimi bulamıyorum. Binlerce cinayete uğruyor zamanım,kalbim. Öldürdükçe güçlenen bir kahraman bile olamıyorum . Gitmek isteyen herkes gitti. Gitme dememe rağmen. Sonra kısıyorum dünyanın tüm çığırtkan sesini. Tüm küfürleri hak ediyor uzak kaldığım insanlar. Hayal kurma hakkımı elimden alıyor insanlar. Genzimi git gide yakıyor dumanlı kavuşmalar. Ne yaptıysam olmadı. Toparlayamadım zaten sonra. Oluyor sıklıkla böyle şeyler. Ne garip. Ne kadar boş. Ne kadar anlamsız. ARZU GÜNAL /21.02.2020 |