TEMMUZ SABAHINDA KEMERALTIyaz beni tutar kehribar bir akrep gibi temmuz terim beyaz mendil içinde huysuz bal arısı bir güneş dokunur tenimin kumral kıyılarına kanadı kırık bir kuş olur yorgunluğum gövdem isilik ve tuz içinde kirli beyaz bir martı saçlarımdan geçerken Karşıya’da, yaşlı bir körfez vapuru üç düdük çalar kırar sabahın mahmurluğunu duyar Konak’ta çığlığını tanış martılar Çalar yedi kez sessizliğin ezgisini bozar Saat Kulesi’nde akreple yelkovan Hasan Tahsin anıtına cirit atar Nefti boyunlu güvercinler Kemeraltı hazırdır ses gürültüye bozguna Bir tas su içerim Vakıf Çeşmesi’nden geçmişi hasret kokan belleğimin bohçasında Pirpirim kokuları Elinde sıcak bir Antep kâhkesiyle Anam babam hısımlar Düşleri yoran bir kara karga Meserret’te top oynuyor haberin yok Kestane Pazarı’ndaki baharatçının Tarçın ve ıhlamur çiçekleri açıyor yüzünde. Az sonra gürültünün kamçıları şaklayacak yüzümde Adım gibi biliyorum Kemeraltı çıldıracak Gülüşler,hüzünler,gerilimlerle... Daha da kuduracak domuzuna Temmuz güneşi Tam demlenmişken dinginliğim ve serinliğim Kaçmalıyım diyorum ürkek sesime tutunarak Yeni gölgelerine ve sevdalarına İzmir’in. OĞUZ TÜMBAŞ |