umut çiçekleriakşamın kalın perdesi kapanırken pencerelerde giz odasına çekilir çalar ürküntü çanı baykuşun sinsi köşede ışıkları titrer gece lambalarının dizinde yara izi ve kanayan sözcükleriyle başlar yolculuğu kumral çocuğun çıkmaz bir sokaktan ipine sarılır uçurtmaların bir ünlem sesin sonunda çınar ağacında olgun kuşlar gözden geçirir yanılgıları hangi dağdan harmanlanır hüznün kağnısındaki rüzgâr geçer kederli kırlardan çalılara takılır anı sayfaları giysileri paralanmış bir coğrafyada düşler patikada sersem her şey ne kadar Ankara’ydı benim genç çılgınlığımda oysa şimdi o eski bahçelerde heyecanı yitik güllerin karanfiller isteksiz suskun ateş topları kulaklarımın kıvrımında hâlâ durur sığırcıkların çığlıkları o büyük bulvarda aşk sırılsıklam kara saçlarını sessiz ve özenle okşadığım sade yüzlü ve gelenekçi kadın anımsar mı renklerini sevinçlere teyelleyen kelebeği iki iri göz nasıl algılar görkemini göl kuğularının zeytin dalı taşıyan güvercini kumru kağnısını ince bir hesap yapsam zamanaşımına uğrar mı seçtiğim günler bıraktığım sevda duraklarını yerinde bulabilir miyim gönlüm üzgün peki kim doldurur boşluklarını ruh ülkemin ah benim bahçemde açan umut çiçekleri alkışlarım yüreğinizi gözlerinizden öperim OĞUZ TÜMBAŞ |