ASİ SUSMALARRustik mısraların satır aralarında, /minicik elleriyle delercesini göğü, /baharlara dua eden, /küçük bir kız çocuğu gördünüz mü hiç? Kıvır kıvır saçlarından, düşerken zemheri. Öyle sessiz, /öyle kırılgan bir hali resmettiniz mi hiç? Namı can suyununun en bakiri /dokunsan, /uçup gidecek avuçlarınızın o minik misafiri... Sahi siz, /iz sürerken tenhalarda, gecenin çığlığı bulaştı mı hiç elinize? Ya da her yüzün, yüz ölçümünde, /dokunabildiniz mi yüreğinizin güneşine. Ben şimdi susuyorum, Ve sussun istiyorum bu şehrin her köşesi. Korkuyorum, Sesimin sessizliği besler oldu çığları. Korkuyorum, Yutkunurken yıkılır diye, /bir yüreğin yarınları. Ben sustum; Oysa; haykırmak isterken aykırı bir ünlem telaşında... Ben sustum, darmadağın bir çocuk bakışında. Koşmak dedi, titreyen o masum sesiyle, Koşmak; sol omuzundaki meleğin ra’dına aldırmadan. Koşmak dedi, dilini damağına vurmadan. Belki dedi, yüzerim bir yağmur tanesinin okyanusunda. Belki dedi, düşerim kuruyan bir coğrafyada melek yüzlü bir çocuk yanağına. Ben sustum, O konuştu gözleri on mısra uzunluğunda. Kainat kitabının, ürperten sayfalarında, /umuda dua eden, /küçük bir yürek gördünüz mü hiç? Ne dilinde şeker tadı, ne kollarında bezden bebekler, Mitolojik bir yalnızlıktı belki de yaşadığı, /avucunda solarken çiçekler... Belki ekmek kadar kutsal, Belki ölüm kadar gerçekti. Belki an kadar yakın, Düş kadar uzaktı. Engin Badem... -unutmadan- -Sözlerin sukutu, sanma ki vecizliğindendir, ey çocuk. Bilir misin her an göğsümüzde raks eder yokluk.- -Ne olur bana gözlerini ver çocuk, gözlerin umudumdur. Aldırma sol omuzundaki meleğe, onlar hep benim suçumdur.- -acemice- |
/dokunsan,
/uçup gidecek avuçlarınızın o minik misafiri...
Sahi siz,
/iz sürerken tenhalarda, gecenin çığlığı bulaştı mı hiç elinize?
Ya da her yüzün, yüz ölçümünde,
/dokunabildiniz mi yüreğinizin güneşine.
Ben şimdi susuyorum,
Ve sussun istiyorum bu şehrin her köşesi.
Korkuyorum,
Sesimin sessizliği besler oldu çığları.
Korkuyorum,
Yutkunurken yıkılır diye,
/bir yüreğin yarınları.
Ben sustum;
Oysa; haykırmak isterken aykırı bir ünlem telaşında...
Ben sustum, darmadağın bir çocuk bakışında.
Koşmak dedi, titreyen o masum sesiyle,
Koşmak; sol omuzundaki meleğin ra’dına aldırmadan.
Koşmak dedi, dilini damağına vurmadan.
Belki dedi, yüzerim bir yağmur tanesinin okyanusunda.
Belki dedi, düşerim kuruyan bir coğrafyada melek yüzlü bir çocuk yanağına.
Ben sustum,
O konuştu gözleri on mısra uzunluğunda
Evet şimdi anladım ŞABAN AKTAŞ SİZ BÜYÜK BİR ŞAİRSİNİZ.
ULU BİR ÇINARSINIZ ...''Gece karanlığında gelse şiirin hasını ayak sesinden tanıyorsunuz.''
Nerden mi anladım?
İki gündür benim şiirim ve Sevgili Engin kardeşimin etrafında dönüyorsunuz.Semazen gibi.
Ya erersiniz, ya da başınız döner dikkat ediniz.
Alışık değilsiinz bizim şiirler sizi çarpabilir. Mecazlara dikkat.
Siz de bana yazdığınız mesajda klavye kurbanı olmuşsunuz.
Gelellim asıl meseleye: Şair odur ki bir bakıştan destan çıkarır. Kişisel gerçeklerden yola çıkarak toplumsal gerçeklere parmak basar . Hatta evrensel yanlışları dile getirir.
Sizin şiirlerinizin tamamında uhrevî bir hava var. O şiirlerdeki derunî anlamları sezebilmek için o kelimelerin ruhunu okumak lazım.Bilirsiniz beden ve ruh iyi bir uyum içinde olmalı ki insan, olsun.. Kelime de şiirde kullanılan anlamla uyum içinde olmalı.
Senin şiirlerini okuyunca:
Kaç kelimeyle yola çıktı dilimin ordusu,
ve kaç kelimeyi çarmıha gerdi yüreğim.
kaç kelimenin başı dilimle belaya girdi.
ve kaç kelime yolundan döndü mürted oldu...
kim çekecek vabalini ,
bu katliamın..
kim sorumlusu bu talanın.
Tabii ki sen...
Böyle şiirler yazarak,
Söyle kaç kere daha başını döndüceksin hafızamın...
Şiirlerinle..
Ne diyeyim ...susuyorum... Yazan ve yazdırandan Allah razı olsun..
Sevgilerimle.
nihan-name tarafından 7/9/2008 7:38:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
nihan-name tarafından 7/9/2008 7:40:39 PM zamanında düzenlenmiştir.