Dodolar Kanat Çırparken
Değişen bir şey yok
Yüzün hayat bozuğu Geçmişin yürürken darağacına İçinden yükselen kuşların tabutlarını taşıyorsun (Övünmelisin belki de Ağır şeyler bunlar) Yaslanıp bir pencere kenarına (Pencere kenarlarını ne çok seviyorsun Bir de balkonları Bilirim Sen en çok kırları seversin Bir de kır saçlı atları) Ocağa bıraktığın kendine bakıyorsun Yıldızlı gecede boynu uzuyor Şubat’ın Sonra başlar var uzaklarda Ağız açmış yakın bacaklar Hepsinde aynı yıpranmış fotoğraf Solungaçlı trenler görüyorsun Karalara bağlamış gemiler Tam ortasındasın bir şeylerin Beyaz bir boşlukta dağınık ayak izlerin Hafifçe büküyorsun belini Üstlerine içini damlatıyorsun Duvarın biri çağırıyor seni Yaklaşıp ağır adımlarla dokunuyorsun Bir çift yaşlı gözde buluyorsun aradığın Tanrı’yı Güneş doğuyor sonra Sonra yağmur yağıyor |
daha önce hiç duymamıştım bu kuşun adını ...Dudu diye de geçiyor...eskiden bi Dudu teyzemiz vardı yan komşumuz...bi keresinde kapıyı çaldı açtım bizim dudu teyze...kadın anlatıyor anlatıyor ben bi şey anlamıyorum...yanlış hatırlamıyorsam karadeniz kökenliydi ve şiveli konuşuyordu...hiç unutmuyorum kadın belki onbeş dakika dil dökmüştü ben bi kelimesini bile anlamamıştım 'üzgünüm dudu teyze ama seni anlamıyorum' deyip duruyordum ikide bir...sonun da baktı ki anlamıyorum arkasını dönüp gitmişti kadıncağız...ama bir cümlesini ezberlemiştim ve sesini her gün duyardım...kızı yoktu ama dört bekar oğlu vardı...biri de evli...hergün seslenirdi onlara pencereden:
"Hassan! Ali! Veli! Keçileri güddün mü la?"
en küçükleri Sinandı...niyeyse Hasan'dan çok korkardım ben...boyu posu yerinde ama böyle nasıl desem sert bakışlı, ağır delikanlı, biraz da serseri kılıklı...yolda karşılaşırdık...süzerdi uzun uzun insanı...ürkütüyordu bu çocuk beni...ha bana bi yanlışı oldu mu diye sorarsan hayır kendi çapında iyi bile sayılırdı...öyle ters bi şey yoktu ama gölgesi ağır gelen insanlar vardır ya hani bu da onlardan biriydi işte...tabiri caizse 'mahallemizin kızına yan gözle bakanın ciğerini sökeriz!' ayakları da vardı...zaten sağolsun abimler ve bunun sayesinde kimse yüzümüze bile bakmadı:))))
zaten korkudan ben de kafamı kaldırıp kimsenin yüzüne bakmıyordum...bakan vardıysa da bu yüzden kesin görmemişimdir:)))))
sonra sonra bu bende tik oldu...kafam aşağıda uygun adım gidip geliyorum hep...artık kızlar serpilmiş, açılmış gözler fırıldak gibi geleni geçeni gözüne kesiyor ben hãlã başım eğik ve büzük vaziyette...bak bunu da hiç unutmuyorum oli böyle çok olmuştur kızlar bazen dışarda ya da okulda yakışıklı birinden bahsettiklerinde 'meral gördün mü ne yakışıklı hoş çocuktu de mi?' diye sorarlardı hep ve ben her seferinde 'yooo! görmedim!' dediğimde de kudururlardı..."kızım sen nereye bakıyosun? nasıl görmezsin daha demin yanından geçti?" falan da filan da kafamı şişirirlerdi...varsa yoksa işleri güçleri bu erkeklerdi...yahu nasıl görebilirim ki acaba kafam hep yerde burnumun ucunu zor görüyorum bunlar ne diyo:)))) öyle aşk meşkle işim gücüm olmazdı...ama benim de kendi çapımda platonik aşklarım oldu zamanında....hahahaha...
şaka maka çok ciddi ve ağır bi kızdım ben oli hãlã da öyleyim:)))
bizim mahallenin çocuklarıyla ortak bi yönümüz vardı oli... gariban ve mazlumduk...
şiirin çok güzeldi oli...hörmetler:)