Hür'Ruyet
Bir hissedilmeyişin varla yoku arasında yokladım varlığımı
Gayet ustalıkla içi oyulmuş kalbimin tam orta yerine atmıştı imzasını Aklımın labirentlerinde kaybolmuş bir fare kemirirken geçmişimi, S’ana bir siluet bile olamayışıma türkü yaktı imgelerim Ve aynı anda yaktı bir sigara kendini bana Yüksek oktavlı sağırlığın gözlerine rest çekiyordu, görmüyordun ama yaşıyordun Sivriliğini özenle törpülemiş bir sinek konuştu sonra : "Hiç olmadığı kadar varolan yokluğu, hangi var oluş yok sayabilir ki ? " Duvarda asılı duran idam mahkumu saat intikamını almak için zamanı ileri sarıyordu. Sen, hiç olmadığın kadar yokken Heryerdeydin, herşey sendin. Heryer seninle suretleniyor ve bir şimsek hızıyla gözlerimin içine batıyordu. Güneş kalbimde atıyordu. Ay, binlerce yıldır ihramını giyinip tavaf ediyorken dünyayı, güneş intihar kararı aldı. Söndürüp ışığını çekildi kenara. Görmediği Tanrı’ya şahitlik eden bir derviş usulca devrildi sıratımdan ve hiç görmediğim aşka secde ettim her gece. Tesbih taneleri gibi döküldü ölüm gözlerimden. Yokluğumla Varettiğim bir Tanrı’ya mecburum Böyle hürüm ben... .. Berrin Nilgün Kılıç 13 Ocak Pazartesi |