Firarhiç içmediğim halde anason kokuyordu tenim terim,,, en son sirkeci garında tutunduk bavul kapıya bağlanırken tüm bağlarım çözülüyordu aslında yedi tarafımda yedi cücem kordon boyu çırpınan aşk çoğu vakit yalnız yorgan altı saklar şeritleri kupa kızı istanbul’a dair hep kartlarım karışmış alkol komasında tüm kararlanan karalar... Nana sen giderken ölmeliydim aslında bütün temmuz ihtimallerini yakıp şubat vapurları biriktirmeliyim olduğun her illegal iklime avucuma yapıştırdığım onca posta pulu onca başkent ile sayısız poz kiralıyorum kendime siyah simsiyah mandala sıkıştırılmış yabancılığım sinema afişlerindeki tırnak izlerime inat yürüyor güneş biriken onca yakıcı istek üzerinde. üzerimde ağırlığını arttıran gece ağır geliyor kabanıma taşıyamıyorum taşıyorsunuz... sen bir soruya daha gebe bırakırken zihnimi bir düşük daha firar eder dudaklarımdan büsbütün taşar gardrop kokun ve eylül kuraklığı... Basmane / yirmisekizaltıikibinsekiz |
okuyanlar gönülden takıyorlardır... aslolan da bu değil mi?