Yer gök, gök yer
…nereden başlayacağımı bilmiyorum.
— …çünkü zamanın durakları hiç olmadı miladım tanrı ol dedi oldum - Ben bir ”şey”dim bir “yer”de. Belki de “gök”te. — bulutların izi yoktu tüylerimde gökten kovulmuşluk ihtimalim azımsanmamalı yine de – Üzerimde ne vardı hatırlamıyorum. — belki Kaf Dağı’nın tüm ormanları- Bir “şey”i çok fazla sevmiş olmalıyım. — aşk kundağıydı sanırım üzerimde büyüdükçe gövdem büyüdü onun da kundaktan libası hatırladım, hep aynı kaldı dar yakası - Yemyeşil bir tüneldi ilk hatırladığım. Titreyerek girdim sonunu gördüğüm başlangıcına. Sonra simsiyah… Sonra kahverengi… Tünelin rengi düştü gözlerimden. Tünelin görünen sonu Bir ayna yansıması… — benim gözlerimde, o son sanılan kör nokta - İşte o esnada orda bir “yer”de — belki de “gök”ten düşmekteydim - Bir dişliler ülkesinde gördüm kendimi. Ruhumu ağzına veriyorum, Sonrasında elleri açık bekliyor Ellerinden kendini Dişlilere kurban veren bir kadın… — dağılmalıyım ya da sıkıştırılmalı - Kendime yer bulamıyorum — kum saatinin kumları harcanmış kim bilir kaç kere bir soylunun soysuz isteklerine - Dünya kapısının o basit kilidi Bir mezarcının bilekleriyle açılıyor ancak. Üzerime kapatılmış dünya kapısı, — hayatla bir karış odadayız- Ölüm davetiyeleri ulaşmıyor elime. Kendime bir “yer” bulamıyorum. “gök” içinse hala şüphelerim var. — çalınmış olmalı benim olan mavi parseller – Bir “şey”i çok sevmiş olmalıyım. Evvelini hatırlamıyorum. “yer”de düşüp kalmışım. — “gök”ten silinmiş hatıralarım. biliyorum, sesim bile çalınmış stratosferden - Sesi kayalıklara çarpan atlar Bir süre tepinmiş üzerimde. — yollar geçmiş kaburgamdan toynaklarıyla - Ve geceleyin örtmüş beni Atların simsiyah yeleleri… Bu tünel bu toprakların hediyesiymiş. — kadınların kutsallığı ağlatıyor çatal dillerin keskinliğini - Topraklarım böyle besliyor beni. Su diye ağzıma dayadığı göl Onca zaman gözümün bulutları… — yerde mavi gökte beyaz duruyor göl rüyalarımda ekilen tohumlar sabah başucumda acılı meyve ağrılarımı su gibi içiriyor - Nerde olduğumu bilmiyorum. Bir “yer”deyim, belki de “gök”te. — rüzgârı çalınmış saçlarımın bu yüzden belki göğü hissetmiyorum - En son bir “şey”i çok sevmiş olmalıyım. Yakamdan boğuyor beni tünel. Sığamıyorum, “yer”im yok aranızda. Kendimi sözünüzden azlediyorum. Vahşileştim kendime. Parmaklarımı ısırıyorum, Yüzünüzün parmaklılıklarına çarparak Dizlerimi yaralıyorum. Yumrukluyorum içimin duvarlarını. Duvarlar... — aç kapıyı lütfen tanrım! Çıkmalıyım bu “yer”den - Belki de “gök”ten… fatma sancak |
Sevgiyle kal...