MİNTANI SÖKÜK DERVİŞYorgun bir sözcüğün mezarını kazıyor zangoç: Mevsimin ellerinden dökülen kül gibi Nazarında yangının, Bin bir yeis ile çalkalanan dimağın saklı düşleri Körebe oynayan ölü sincap Belki bir martının kanadına yapışan susam tanesi Islahevinden firar eden ergenler Aşkı rahmetle giydiren elem kadar… Fevri nispette dokunulmazlığını İlan eden kaderin safran sarısı güncesi. Yetim notalar… Bir piyanonun kırık tuşunda Dününü besteleyen keman Reşit bir imgenin telaşı ile Boyalı yüzünden akan yaşta Yok iken eseri mutlu bir esintinin. Tahliye olsa keşke acılar Karıp ömrü Sitemle yüreğini boğan satılmış nidalar Çehresinde süzgün güneşi gömen yakamoz Oysaki dolunayın seyrine daha vakit var. Sevdalı mizansen: Kuru çeşmenin başında yaldızlı yemenisi: Misafir olduğum bir kır düğünü Göğün sefasına serili bulutlar. Kazayağı acılarında yüzün Ruhun tefe konduğu bir aksesuar adeta Nöbetini tutan cefaya tuzak kuran hülyalı sema: Nakaratın depreştiği o sessizlikte Atağa kalkan bir aşkı da Boylu boyunca seren mevsimin tinine Devasa lanetin bitiminde Kuş kondurduğumuz yaralı yüreklere. Kıt kanaatmiş mutluluk Hatta en hoyrat sevda Masallardan firar eden yakışıklı kahraman Edasında tutkulu bir serzeniş Mintanı sökük derviş Azığa alıp da evreni Kürediği kadar kükrettiği nice duygu Göz pınarlarında kayıp utku Yarına saklayan yaralı manivela. Köstekli saatin mazisi belki de Zamana yenik düşen mühür ve mızrap Göğün kanaviçesinde aksıran göçmen kuşlar Nasıl ki göçmeyi unutmuşlar… İzin isteyen seferi beyitler Firar ederken şairin güncesinden Beti benzi atan bir hece belki de kundaklanan Sitayişi yüreğin sadece kendine. Kor yıldızlar kör bakışlar Aşkla dolu evren hala suskuyu mezarına saklayan Bir melankoli ki; Na’şı saklı bulutlarda Yaratan izin verdiği kadar Rahmeti de günden güne büyür Umudun sarnıcında kâh acı kâh özlem Titreyen ışığında mehtabın Kayan bir yıldızdan arda kalan son bakış Göğün serenadı nasıl ki tutuklu kalmışsa Şairin sedef rüyalarında Gün doğana kadar. |
Sonsuz sevgimle Gülüm...