0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
761
Okunma

Şol baldıran zehrin tadına varmak için
Gece gündüz ağladın niçin ?
Bir rahvan atlar gibi
Koşar adım ilerledin ibn-i âdem !
Cesurdum elbet kara pürçekli aşk !
Lavantadan örgün ve müebbet çizildi
Hükmü gözyaşı olarak ruha damlayan
Daktilomun başında
Ağlar yaşımda
Bin yıllık esaret !
Duvar ardılı kan kokarken harf düzeni
Benim ellerimden ne istedi barut ?
Küçük bir kuş gibi kanat çırparken rıhtımlara
Özgürlüğün pusulasını neden sorayım
Ardımdaki karanlıklara ?
Parşömen kağıtlı beyaz miğferinden
Sızı damlarken bir askerin elinden
Nice sözler duyarsın da
Hükmü yok gibidir !
Ahizenin ucunda ağlarken yarım kalır dudaklar
Elin mektupta kalır
Sözün duvara asılır
Cennetin anahtarını tutar giden ve gitmeyen
Yankısı duvarları deler bir mitralyözün
Terk edilmiş bir şehrin yıkık duvarlarında
Efsaneler yağarken geceleri lambalara
Sirenler içinde mutluluğu sen ağlattın !
Bak daktiloma kan damladı
Cihan harbinden kalma bir gramofon ağladı
Kemik sesi geldi parmaklarımdan
Gözlerim duvarda asılı saat hükmünde
Seninle söyleşirken sevdiğim
Bir şarapnel içti yüreğim
Ellerim seni yazdı bu gece
Karanlık sislere damladı mürekkebim
Puslu bir eşikten atlar gibi
Ala gövdesi kan kokan atlar gibi
Heybetli ve ilahi bir cenk içinde
Sana doğru gelmekteyim
M harfine sahip çıkamadığı için şairler
Mutluluk fiilini çekimleyemedi dünya
Sırf birileri okumadığı için bu sözü
Ağladı ve öldü dünyanın iki gözü
Şimdi Paris’e veda zamanı
Gözlerim kokuyor sokaklar
Taş mermerler içinde erirken
Kurşun dolu bir heceden
Sevginin ülkesine giderken
Sığmadı daktilomun şaryosuna
Mutluluk denilen o kutsal kelime
5.0
100% (2)