1 Eylül 1984
Bir adam gördüm.
Elinde bir bağlama. Çalıyor dertli dertli. Türküde adı geçiyor, ağlama. Gözlerinde bir tutam yaş. Hayat değil onu üzen. Gözlerinden yaşlar döken. Yüzünden tebessüm eksik olmaz. Yarası pek derindir içeriden. Kimse bilmez asırlardır. Ömrünün yarısı yorgunluk, yarısı kırgınlıktır. Hayat değil, hakikat bâki kalır. Ezelden beri, seni seven tanır. Hadi bir çay koy içelim. Uzaklara, kimsenin bilmediği engin dağlara gidelim. Ovaları aşıp, nehirlerden geçelim. Bilmem ben bu hengamenin neresindeyim. Adam mutlu, adam suskun. Bitmez tükenmez, bilirim bu yorgunluğun. Koşmak istersin bazen. Durma sen de koş ama yorulursun. Kafiye dolu bir gülüşü, Bahar bahçe aratmayan duyguları. Hiç bitmeyen neşesi, Yeter de artar bize elbet. Kim demiş yarınlar bize geç kaldı diye. Kim bilir, yarınlar bize bir nefes kadar yakın belki de. El sallayın güzel günlere. Adı bahtiyar bu sevincin berhudar. Kırlarda çiçek açar, ben yürürüm. Doğanın içinde bir bütünüm. Varsa yoksa sensin benim küçüğüm. Prangalara vursalar da özgürüm. Sene 1984. Aylardan Eylül, hem de 1 Eylül. Mevsim sonbahar durma sen de gül. Açacak yine, işte orada bir sümbül. Manidardır benim yüreğim, kırıldı mı toprağa gömülür. Durmasın zaman, dönsün dünya. Zira bahtımızda doğan bir güneş. Gecelerimiz hep münevver. Kaç şiir, kaç mektup yazdım sana. Dönmedi hiçbiri senden bana. Yufka yürekli adam, söyle. Söyle ki içimizden aksın bu türkünün seli. Sesini, gülüşünü, sözünü, muhabbetini. İyi insanlardan esirgeme. Emsali bellidir bu yiğidin. Risalesi bağlamadır bu dervişin. Samimiyet dolu akıp giden sözlerin. İşte şimdi bu türküyü. Nadide bir adamdan dinleyin. Kadim dostum, ağabeyim, iş arkadaşım ve türkü derttaşıma sevgilerle... |