buhurŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 25082016
ben geldim tanımazsın gitti bilen ağaç sesimin rengini boşluğun sözleri kızıl çalan her düşünceli duvarın yüzüne güne güneş geçiren tırnakların teni gece siyahı giyinmiştir şimdi nasılda gülümserdi alın çizgim kanınız bembeyaz aksa düş emen açlıklar korosu anneli aranmalar hangi dildi ne önem tanımadığım çayın bahçesindeyim yalnız çınarın parçalı gölgesi sürü oturmanın dirsek teması sessizlik küçük mutluluklar dileniyor belki kimsenin dudaklarına duyurmadan rüzgar hafiften konuşuyor ülkesi olmayan sınırdaş masaların dört ayağını sapladığı toprak bilinmeyen çok diyen gözler amaç hissetmek ısrarında hışırtı açılıyor yaprak yaprak kahvenin telvesi sodanın keskinliği bir bulutlu göğsü daha uzaklara yağmur damlası delmiş olmalı gelip köklerinden diriliyor sevgili |